10 Ağustos 2017 Perşembe

Ordaydım....Kambotçya/Angor Wat....

Ordaydım...

Kambotçya/Angor Wat....











Asya seyhatimizin en önemli bölümü Kambotçya ve tabiki Angor Wat tapınakları. Tayland a geldikten birkaç gün sonra Dong Muahang hava limanından Siem Reap a doğru uçtuk. Bankgkok taki Dong Mueahang hava alanında sadece Asya uçuşları gerçekleşiyor.

Asya nın her yerine uçacak olanları bu hava limanından uçuyorlar. Asya nın diğer ülkelerinede buradan uçmuştum. 


Ve Asia Air ile Kambotçya / Siem Reap a indik. Çok küçük bir hava limanı var. Bir kaç uçak ha var ha yok. Şansımıza bizimle beraber iki uçak daha indi alana. Ve küçük birkaç duty free shop ve ortam çok temiz. olduğu gibi tuvaletler de pırıl pırıl. 

Kambotçya / Siem Reap gerçekten çok ilginç bir yer.



Yine belirtmek isterimki her nereye giderseniz gidin mutlaka İngilizçe konuşmasını öğrenmelisiniz. İllede gramatik falan değil. Derdinizi anlatacak kadar İngilizcenizin olması yeterlidir. Çarşı pazar İngilizce si dedikleri gibi yeterli olur.


Siem Reap hava limanına indiğimizde pasaport kontrolu öncesi vize almamız gerekiyor. Bizimle beraber Sieam Reap hava limanına 2 uçak inmişti ve yolcularla vize bürosu önünde uzun kuyruklar oluşturduk.



Çok ilginç bir vize olayı yaşadık. 2 fotorafınızı veriyorsunuz  ve 40 dolar ödüyorsunuz ve pasaportunuz elden ele geçerek 7 kişi kontrol ediyor ve sonunda isminiz bağrılıyor. Gidip pasaportunuzu (vizenizi) alıyorsunuz. Uçak ile değil de kara yolundan gelenlerden ayrıca rüşvet falan istiyormuşlar. Pasaprotunuzun arasına üç. beş kuruş sıkıştırmanız gerekiyormuş. Yoksa sorun yaratıyorlarmış. Biz öyle birşey yaşamadık. Belkide hava yolu ile geldiğimizdendir. 


Hotelimizden bizi gelip alıcaklardı malesef kimse gelmedi. Heralde bir anlaşmassızlık oldu kimse gelmedi. Bizde oradan bir taksi tutup hotelimize gittik. Taksi şöförü çok iyi bir insan. Bizimle bol bol sohbet etti. Ve yarın Angor Wat a ve diğer tapınaklara gitmek için anlaşma yaptık. Angor Wat a gidebilmek için seçitli seçenekler var. Kimileri bisiklet kiralayıp, pedal çevirerek tapınaktan tapınağa gidiyorlar. Bu bizim için söz konusu olamazdı. O sıcak havada zaman zaman güneşin altında bisikletle gezemezdik. Diğer bir seçenek se tuk tuk ile. Tuk tuk larda genelde açık olduklarından zaten tozlu topraklı yollarda etraf toz duman olduğundan teriçh etmedik. Bizm özel jipimiz belki biraz pahalıydı ama rahat ve konforlu. Tavsiye ederiz. 


Siem Reap ın şirin bir çaddesindeki Butik Hotel imiz çok şahaneydi. Büyük tahta kapılardan bahçeye giriliyor ve yan tarafta hemen havuz bizi bekliyordu. 


Otelin girişinde hemen ayakkabılarınızı çıkartıyorsunuz ve yanlıyak içeride dolaşıyorsunuz. Rezepsion daki işlemlerimiz bittikten sonra odamıza çıktık ve ardından hemen kendimizi havuza attık. Hava mağlum tropik bir hava. Kapalı ama oldukça sıçak, serinlemek için havuzda yüzmek harika oluyor. Alandan alamadıklarıiçin özür dileyerek bize hoşgeldin kokteyl i ikram ettiler. 


Serinledikten sonra kendimizi sokağa attık. Şehrin içine doğru yürüyerek ilerledik. Çok güzel bir sakin şehir. Kendi halinde. Öyle diğer Asya ülkeleri gibi gelmedi bana nedense. İnsanları güler yüzlü, havası sıcak, ve samimi. Tarihteki Kızıl Kmer döneminden sonra insanlar birbirine çok samimi ve güler yüzlü davranıyorlarmış. Zavallı insanlar o dönemlerde neler çektiler. 

 

Pazar yerlerinde satıçılarla pazarlık yapmakistemeyen yada benim gibi pazarlık kabiliyeti olmayanlar sabit fiatların olduğu alışveriş merkezlerine gidebilirler. Siem Reap ta şehri merkezinde 24 saat açık olan Lucky Super Market. Hertürlü satış yapan mağazada yiyecek ve içecekler yanısıra  meyve, sebze den tutunda hediyelik eşyalara kadar herşey var.  


Siem Reap son dönemlerde Angor Wat sayesinde çok ünlü olmaya başladı. Ufak bütçelerden büyük bütçelere kadar her türlü imkanlar var bu şehirde. Yavaş yavaş büyümekte. 


Kambotçya nın başkenti Phnom Phen olmasına rağmen Siem Reap daha çok turist çeken bir şehir olmakta. Buraya gelen turistler genelde 3 günlüğüne sadece tapınakları görmek için geliyorlar. En fazla 1 hafta burada kalanlar oluyor tabi. Şehir de deniz olmadığı için fazla kalınmıyor. Gerçi neredeyse her otelin yüzme havuzu var ama yinede.

Geniş caddelerinde arabadan çok motorsiklet ve bisikletler var.  Mayıs ayında oradaydık ve dolayısıyla düşük sezondaymışız. Bizde yaz olduğu aylarda onlarda yağmur mevsimiymiş. Kaldığımız hoteldeki personal da gelenlerin genelde 3 gün falan kaldığını söylüyorlar. 
Siem Reap taki pazar yerlerinde her türlü tropık meyveları bulabilirsiniz.


 Çok güzel ve rengarenk pazar yerleri. Yemekler de harika. Herhangi bir yerde çok ucuza yemek yiyebilirsiniz. Bangkok ta olduğu gibi burada da çok olmasada sokakta yemek satanlar var.


 Biz tabi bir restorantı tercih ettik. Ve akşam yemeğimizden sonra yine kendimizi sokaklara attık. Hava malumunuz çok sıcak.


Tüm şehir kendini turistlere adamış. Her yerde turist görmek ve turistlere yönelik işletmeler mevcut. 
Özellikle gece pazarları burada çok var. Şehir merkezi pazar yerleriyle dolup taşıyor. Herkes birşeyelr satıyorlar. 


Satışlar genelde dolar üzerinden yapılıyor. Pazarlık mutlaka olmalı halkın gözü yavaş yavaş açılmaya başlamış. Turistler geldikçe satışlar da yükseliyor tabiki. Söyledikleri miktarın yarısına kadar iniyorlar. Onun için mutlaka pazarlık yapmalısınız. Night Market yani gece pazarları renga renk ışıklarla dolu. Burada gece alışveriş keyfini doyasıya yaşayabilirsiniz. 


Satıcılar çok güler yüzlü ve yadım severler. İllede birşeyler satın alasınız diye kolunuzdan çekmiyorlar sizi. Olmassa yarın yine bakarsınız diyorlar. Şehir içi gündüz olduğu gibi geceleride çok tozlu ve motor kullanımı çok yaygın. Bende zaman zaman yüzümde maskeyle dolaştım şehir içinde. Her yere tuk tuk ile gidiliyor. Biz yürümeyi tercih ettik. Buradaki tuk tuklar motorsiklet ile çekilen kabinler şeklindeler. 

Birçok barlar yani pub lar oldukça ucuza Cambodia birası sunuyorlar. Birkaç bira içseniz hiç birşey fark etmiyor. Sarhoş olmazsınız. Ve aynı zamanda etraftaki masalarda oturan turistlerle sohbet eder hatta arkadaş olursunuz. Şehri ve tapınaklar hakkında bilgi alış verişinde bulunuyorsunuz. Biz Japonya Tokyo dan gelenlerle bol bol sohbet ettik ve arkadaş olduk. 


 Sokak ortasında turistlere yönelik yöresel canlı halk müziği sizi Kambotçya da olduğunuzu kanıtlıyor. Kimi barlardan modern yüksek sesli müzik sesleri tüm sokağı sarıyor ve sesler bazen yandaki bar ile birbirine karışıyor. 


Kızıl Kymer döneminden sakat kalan askerlerin halk müzikleri çok harika. Hem geçmişlerini hatırlıyorlar hemde üç beş kuruş derneklerine yardım ediyorlar. Müzisyenler genelde Kızıl Kymer döneminde sakat kalanlar. 


Sokak yabancı turistlerle dolu. Genelde Avrupa lılar çok var. Tabi Amerika lılarda yoğun. 
Turistler daha çok back pack yani sırt çantası turistleri. Asya turunda mutlak uğramaları gereken bir yer Siem Reap. Kendileri ya Laos dan yada Vietnam yada Tayland dan kara yoluyla geliyorlar veya oraya gidecekler.. 


Gündüzleri Angor Wat tapınaklarını gezenler akşamları burada eğleniyorlar. Tayland da olmasada burada da çeşitli masajcılar mevcut. Özellikle ayaklara balık masajı çok yaygın. İçinde küçük balıkların olduğu akvaryuma ayaklarınızı sokup balıklara ölü derinizi yedirerek 1-2 dolara masaj yaptırıyorsunuz. Dediğimiz gibi Dolar her yerde geçerli. Kendi paralarında oldukça çok sıfırlar olduğundan herşeyi Dolar ile ödeyebiliyorsunu. 


Tayland ta olduğu gibi Siem Reap da seks turizmi okadar gelişmiş değil. Tayland lı bayanlar daha beyaz oluyorlar. Kambotçya lılar çekik gözlü fakat esmerler. Kymerler yani farklılar. Tabiki o amaçlı olanlar masaj salonalrında mutlaka birşeyler bulabilirler. Ne demişler. Arayan bulur.

Gece eğlenceleri geç saatlere kadar sürerken biz hotelimizin yolunu tuttuk ve sabah kahvaltısından sonra hemen yola koylcağımızdan erken yatmak istedik. Çoğu Angor Wat ı sabah güneş doğmadan görmek ve  güneşin doğuşunu tapınakta yaşamak istiyorlar. 


Sabah erkenden kalktık ve çatı katındaki açık hava restorantına çıktık. Hemen bize menü getirdiler. Sabah kahvaltıları öyle bizim gibi peynir ekmek falan yokmuş bunlarda. Gayet normal bir yemek sunuyorlar. Yemeğin yanında tropık meyveler var. Mango ve ismini bimediğimiz meyveler. Kahveleri çok farklı ve acı. Süt döksende fark etmiyor acılığı gitmiyor. 


Kapının önünde araçımız bizi bekliyordu. Siem Reap ın tozlu sokaklarından ilk önce tapınak için bilet almaya gittik. Bilet satış noktası tapınağın olduğu yerde değil, Siem Reap ın şehir kenarındaydı. Büyük bir alanda Kambotçya mimarisi büyük bir dev binanın içine girdik. Günü birlik, üç günlük yada 1 haftalık bilet alabilirsiniz. Biletinizi alırken sizin resminizi çekiyorlar ve biletinizin üzerinde resminiz bulunuyor. Yani sizin biletinizle bir başkası açık hava müzesi olan Angor Wat a giremez. Sadeçe Angor Wat değil diğer tapınaklarada girerken biletinizi göstermek zorundasınız.   

Heyecan her dakika bende tavan yapmaya başlamıştı çoktan. Şöförümüz bize rehberlikte yapıyordu. Bizi ilk önce Angela Joly nin dünyaca ünlü Tomb Raider filminin çevrildiği tapınağına götürdü. Bizi tapınak girişinde biraktı ve kendisinin dışarıda bekleyeçeğini, nezaman istersek geri gelebileçeğimizi söyledi. 


Son derece etkileyici tapınaklardan biri olan Tomb Raider filiminin çekildiği bu tapınak bizi kendine hayran bıraktı. Ağaç köklerinin yapıları nasıl sardığını, taşları nasıl yerinden oynattığını tüm açıklığı ile burada görebiliyorsunuz.


Elmizde kamaralarla artık nerenin resmini çekeçeğimize adeta şaşırdık. O devasal ağaçların taşları sarıp sarmalarını insan hayretle izliyor. 


Muhteşem bir görüntü. Nereye baksan yüzyıllar sanki burham burham burada kokuyor. Tapınakları kaplayan bu ağaçlara ''Banyan'' ağaçı deniyormuş. Gerçekten de muhteşemler.  


Doğa ile şaka olmuyormuş gördüğümüz gibi. İnsanlar tapınakları ortaya çıkarma amaçlı bu ağaçları kesseler de zamanla ağaçlar tekrar büyüyorlarmış. 


 Ağaçlar bir yandan tapınaklara zarar vermiş olsalarda öte yandan harika bir güzellik katıyorlar. Restorasyonlar itinalı bir şekilde tüm hızıyla tüm tapınakta devam ediyor. 



Bizden başka çok sayıda turist buralarda gezerek resim çekiliyorlar. Tabiki çoğunluğu Cin li turistler. Tom Raider filiminden sonra en çok ziyaretçi alan tapınak olduğu kesin. 


Sanki ağaçlar özel tapınaklara sımsıkı sarılmışlar ve salmıyorlar. Tapınakları ağaçlardan kurtarayım desen olanaksız. Birbirlerine okadar çok sarılmışlarki, taşları tek tek çıkarsanız bilene ağaçlar sevdiklerinden vaz geçmiyeceğe benziyor. 


Kökler tapınağa sarıldıkça gök yüzüne dahada yükselme güçünü alıyorlarmış gibi görünüyorlar. Tapınağı insanların yapışı değilde tabiatın tekrar geri alması ürpertiçi bir olay gibi görünüyor. 


Asırlık dev ağaçlarını görmeye doyamadan ve resimlerini çekmeye doyamadan oradan ayrılıyoruz.

Bayon
Şöförümüz bizi bu sefer muhteşem Bayon tapınağına götürüyor. Alana girmeden önce yol boyunce sanki sıra sıra dizilmiş yapıtlar sizi bekliyor. Giriş ''Gülen Yüzler'' diye de anılan bu devasal yapı insanı müthiş etkiliyor. 



12 yy'ın sonlarında Kral Jayavarman tarafından işa edildi. Angor Wat tan sonra bölgedki en büyüleyici ikinci tapınaktır. Khmer İmparatorluğu nun gerileme dönemine girmesiyle bu süre içerinde yapılan son taş tapınaktır. Bayon, Angkor Thom dan bir buçuk kilometre uzaklıktadır. 


Ormanlık alan içersisinde olan tapınak zaman zaman ağaçların gölgesinde gizlenmş. Yıllaca öylece gizliliğinğ korumuş. 1916 yıllarında ağaçların kesilmesiyle tapınak alanı gün yüzüne çıkarılmış. 1970 savaş çıkana kadar kazı ve restorasyon çalışmaları Fransızlar tarafından yapılmış.

 Fransızlar çalışmalara başladığında Bayon tapınağının Brahma ya ithafen yapılan 9. yy a ait bir hindu tapınağı oluğuna inanılmış. 

1933 yılında tapınağın orta noktasında tekrar başladıkları kazı çalışmalarında 14 metre derinliğe inilmiş. 


Bulunan büyük kırılmış Budai Lokesvara, sanskrit kitabesi ile tapınağın fonksiyonu, sembolü ve tarihe açığa çıkarılmış.Bayon tapınağının 12. yy ın sonlarında yapılan bir Budist tapınağı olduğu kesinleşmiş. 
Bu yüz ifadeleri merhamet tanrıçası Bodhisatta Avalokitesvara ve Kral VII. Jayavarman ın yüzü ile kombin edilmiş. 


Merkez kuledeki Kral Budanın hemen yanında Buda Mahathana yer almakta. Angkot Thom şehrinde yaşamış olan Çin büyükelçisi Chou Ta Kuon un ses kayıtlarında Bayon tapınağı merkez kulesinin altın kaplama olmasından dolayı buraya Altın Kule demiştir.




 Yine tapınağın çevresinde onlarca Buda heykelinin de altın kaplama olduğunu da söylemiş. Bayon tapınağı konsept gereği budist inanışına göre ''hayatın çarkı'' olarak sembolize edilmiş. 






Bayon tapınağında 49 kule ve her kulede 4 yüz ifadesi var. Bu yüz ifadeleri merhamet tanriçası Bodhisatta Avalokitesvara ve Kral VII.Jayavarman ın yüzü ile kombin edilmiştir. Merkez kuledeki Kral Buda nın hemen yanında Buda Mahathana yer alıyor. ır.
Bayon tapınağında 49 kule ve her kulede 4 yüz ifadesi var. Bu yüz ifadeleri merhamet tanriçası Bodhisatta Avalokitesvara ve Kral VII.Jayavarman ın yüzü ile kombin edilmiştir. Merkez kuledeki Kral Buda nın hemen yanında Buda Mahathana yer alıyor.



Bayon tapınağının dış tarafında yer alan 11 bin yarı taş kabartmalar halkın , kraliyet ailesinin, rütbeli insanların günlük yaşamını belirtmekte. 



Dışta olduğu gibi tapınağın içinde ikinci katta ki kabartmalar da oldukça ilgi çekicidir. Bunlar kraliye sarayındaki törenleri , seyyahların yolculuklarını, kmer, hindu ve budist mitolojisine ait işaretlerdir. 
Angor bölgesinde en gizemli ve ilgi çekici tapınakların başında Bayon Tapınağı geliyor.  Ayrıca tapınağın yan tarafında büyük bir buda heykelinde dua edenler öteki tarafta Fil binme imkani sunuluyor. Filleri çok severiz ama insanların hizmetine sunulmasını sevmiyoruz. 

Angor Wat

Ve bende heyecan dorukta Angor Wat tapınağına geliyoruz..


Alan a yaklaşmadan önce sanki bayram yerinde yiz. Her tarafta insan kalabalığı, satıçılar, tezgahlar bir çurcunaki sorma. Hele o Angor Wat ın uzaktan görünümü zaten insanı büyülüyor.

 

 Kambotçya nın kuzeyinde yer alan Siem Reap şehrinde Angkor Wat ve diğer tapınaklar dünyanın en büyük dini tapınak kompleksinin genel adı.  Güney Asya 


 Güney Asya nın en güçlüsü olan Khmer İmparatorluğu olarak bilinen Angkor dönemi m.s. 802 yıllında Jayavarman II nin hükümdarlığını ve Tanrı Kral olduğunu ilan etmesi üzerine kurulmuş. Khmer İmparatorluğu m.s. 802 ile 1432 yılları arasında hüküm sürmüş.

Dünyanın her yerinden yüzlerçe insanın bulunduğu tapınak benim gibi herkezi heycanladırıyor. Büyük alanda merdivenlere doğru ilerliyoruz. İki dev kobra yılanı, biri sağda biri solda bizi selamlıyor. Yılanlar bu bölgedeki yapıtlarda çok karşılaştığımız hayvan türü. 

Dünya Mirası Listesinde yer alan Angkor Wat, dünyanın en büyük dünü tapınağı olma özelliğine sahip. Hindu tapınağı ve mozole olarak inşa edilen ve tanri Vişnu ya adanan Angkor Wat sonra Budist tapınağına çevrilmiş. 


İnşası tahmin olarak 30 yıl sürmüş. Kulelerin yüksekliği 213 m. 208 hektarlık bir dikdörtkgen alanı kaplayan tapınak ta heykeller, galeriler ve birçok sıradışı eserler bulunuyor.  Kambotçya denilinçe hemen akla Angkor Wat geliyor. Artık okadar ülkeyle özleşmişki bayraklarında bilene tapınağın resmi var.  


Harika bir yer. İçeri girdiğinizde şaşırıyorsunuz ne tarafa bakayım diye. Gök yüzüne fırlayan kuleler, duvarlardaki muhteşem duvar resimleri ve buda heykelleri. Kimilerinin üzerine sarı ipek bez örtülmüş ve günümüzde bilene ibadet etmeye açık.  


3 katlı olan tapınağın en üst katına çıkarken dar tahta merdivenlerden tırmanıyorsunuz. Biraz zor olabilir. Ama asıl dikkat etmeniz gereken şey kıyafetiniz. Omuzlar örtülü, bacaklar dizin altına kadar kapalı olacak.


Duvarlardaki rölyeflerin bazıları silinmiş, bazıları tamamlanmamış olabiliyor. Ama hepsi çok ayrıntılı çizimler, hayran olmamak elde değil. Bazı insanların beyinsiz yada kafasız olduğunu tahmin ediyoruz, çünki Buda heykellerinin de genelde  kafalarının çalınmış heralde birileri kafa yapılarını değiştirmek istemiş olmalılarki Buda heykellerinin kafasını çalmışlar. Çoook ilginç. 



Duvarlardaki rölyeflerin bazıları silinmiş bazıları tamamlanmamış. Ama hepsi çok güzel çizimler. Hayran olmamak elde değil yani. Hepside muhteşem el emeği göz nuru içeriyor. Ne yazıkki çoğu heykellerin kafaları çalınmış. 




Biz çok şanşlımıydık yoksa şansızmıydık anlamadım. Tam tapınağı tam gezdik birden müthiş bir yağmur başladı. Sanki gök yüzü delinde ve nekadar su varsa gökten aşğı indi. Kendimizi artık nereye saklayacağız bilemedik. Bir taraftan muhteşem bir görüntü bir taraftan sırıl sıklam ıslanan insanlar. 

 

Yağmur geçtikten sonra yine gök yüzü açıldı ve güneş kendini göstererek sanki etrafı birden kurutu verdi. Tapınağa giderken etrafındaki göl kenarına gidip uzaktan o kuleleri seyretmek harika görüntüsüne hayran kalmamak imkansız. Elde değil muhteşem bir görünüm. 


Dünya nın en güzel görünümü desem yalan olmaz heralde

Dünya dan bir haber kendi halinde göle doğru su akıtan bir su borusundan fışkıran su lie kendi halinde oynayan bir çocuk dikkatimizi çekti. Babası atlarını su içirmeye getirmiş olmalı.  


Kendini okadar oyuna varmişki dünyadan bi haber. Karşısında devasal yapının varlığından hiç mi hiç etkilenmemiş insan yavrusu. Sularla boğuşurken bizi bilene fark etmeyerek oyununa devam ediyor. 



Tonla Sap Gölü

Kambotçya da görmek isteğimiz ve planladığımız yerler tapınaklar dı. Son tüm günümüzü artık nerede geçireceğiz diye düşünüyorduk. Yorgun olmasakta akşam yemeğimizden sonra yine kendimizi Siem Reap gecelerine attık. Yolda giderken Phom Pheng yada Ho Chi Ming (eski adı Saigon olan Vietnam ın başkenti) ne mi gitsek diye düşündük. Tur satıçılarından birine uğradık ve bilgi edindik. Malesef zaman çok kısıtlı olduğu için uçak ile gitmemiz çok pahalıya mal oluyordu. Otobüs ile gitmek çok zaman alıyordu. Hem Vietnam sınırında sıcak savaş olduğunu söylediler yani sınırı geçmekte zorluk çekebilirdik. Back Pack olmadığımızdan öyle pat diye kendimizi sokaklara maceralara atamazdık. Biz kararımızı Tonla Sap gölünden yana verdik ve göl turuna katılmayı seçtik. 

Ertesi gün öğlen vakti araç gelip bizi otelimizden aldı. Birkaç diğer otellerden turistleri topladıktan sonra toz toprak yollada göle doğru ilerledik. 


Kızıl toprak yol dere boyunca ilerliyordu. Değişik ülkenin insanlarıyla aynı dolmuş içinde birbirimizle tanışıyor sohbetler ediyoruz. Ve etrafı seyretdiyoruz. Kimisi Kore den gelmiş, kimisi Back Pack sırt çantası turistı aylardır yollardaymış, kimisi Polonya dan gelmiş olduklça karışık bir grup oluşturmuşuz. Rehberimiz komik ve yarım ingilizcesiyle bize çevre hakkında bilgi veriyordu. 


Tonla Sap Gölü Güneydoğu Asya nın en büyük gölü. Sizde bizim gibi göreceğiniz tapınakları gördüyseniz artık Tonla Sap gölüne gidbilirseniz. Bizim amaçımız gerçekleşti ve biz tapınak turumuzu doyamadan bitirdik. Şimdi göle doğru ilerliyoruz ve yerel halkın yaşantısını gözlemliyeceğiz. 


Göl Siem Reap merkezinden yaklaşık 15 kilometre falan uzakta. Epey tozlu yollarda gittikten sonra küçük bir dükkan önünde durduk. Rehberimiz sıgara molası dedi. Kimileri sıgaralarını tüttürürken kimileride etrafı inceliyordu. Tekrar yola devam ettiğimizde rehberimiz bize kurutulmuş muz dilimleri ikram etti. Aynı cips gibi incecik dilimlenmii ve kurutulmuş tatlı tadı vardı.


Ve küçük bir sandal durağını andıran yerde 2 gruba ayrıldık sandallara binerek nehir üzerinde ilerlemeye başladık. Rehberimizin dediği gibi su rengi kahve rengini andırıyor. Bize refakatlık edenlerin çoğu çalışan çocuklardı. Küçük yaşta ailelerine destek olmak için çalışıyorlar. 


Dere boyu dev kazıklar üzerine yapılmış evler vardı. İnsanlar bu kazıklar üzerindeki evlerde oturuyorlar. Bizim bulunduğumuz dönem yağmur dönemi olmadığı için sular yüksek değil. 



Muson yağmurlarında suların çok yükseldiği ve evlerin su seviyesinde olduğu söyleniyor. Bu sebepten dolayı evler dev kazıklar üzerine yapılmış. Tahta merdivenlerle evlerine çıkıyorlar. Kuru dönemde ev altını ambar gibi kullanıyorlar.
Evlere yakın bir yerde durduk ve sandallardan indik. 
Yağmur dönemi sularla dolu olan sokak şimdi kızıl toz topraklı. 


Nehirden biraz yüksek yerde cadde başlamadan önce tapınaklar  hemen okulun yanında duruyor.  
Budist inancında olan insanlar dini vecibelerini burada rahatlıkla gerçekleştiriyorlar. 


Çocuklar sokaklarda oynarken aynı evler gibi kazıklar üzerindeki 


Okulu desteklemek amaçlı çeşitli projeleri desteklemek amaçlı para topluyorlar. İsterseniz destek amaçlı üç, beş kuruş verebilirsiniz. Ve bazı çocuklar ıvır zıvır hediyelik eşyalar satmaya çalışıyorlar. Almak zorunda değilsiniz. Ama insan o küçük çocukları gördümü yardım etmeden duramıyor.  



Evler çok güzel çoğu mavi renge boyanmış. Turistlerlerin gelip gidişlerinden hiç rahatsız olmayan insanlar ev işleriyle uğraşıp duruyorlar. 


Bizim şansımıza yağmurlu dönemde değiliz. Ne yazıkki bu konuya üzülsemde yapacak başka şey yok. Yağmur dönemi buralarda olsaydık şimdi bu yolu sandalla geçmiş olacaktık. 




Yine dünya dan bir haber kendi halinde oynayan çocuklar. Okadar mutlularki hayatlarından tarif edilemez. Ne bir cep telefonuna ihtiyaç duyuyorlar ne bir play staytion arıyorlar. Çok ama çook mutlu çocuklar. Yanlarından gelip geçerken bilene bizi fark etmiyorlar ve kendi hallerinde oyunlarına devam ediyorlar. Herhangi bir istekleri yok bizlerden.  Bazı ülkelerde turistleri gören çocucklar hemen ''money, money'' diye para dilenen yada israrla para isteyen çocukları burada göremessiniz. 


Sokağı baştan sona yürüdükten sonra yine sandallarımıza binerek nehir üzerinde göle doğru  yolumuza devam ettik. Ucu bucağı görünmeyen göl e nihayet geldik. Göl de miyiz deniz de miyiz belli değil. Koskocaman bir deniz sanki. 


Göl üzerinde bayağı ilerledik. Su bulanık ve uzaklarda müthiş bir bulut birikintisi havayı karartıyor bize doğru geliyordu. Suyun bulanık oluşundan hiç birşey görünmüyordu. 


Gölün ortasında bulunan baraka misali bir yapıya yaklaştık ve sandallardan indik. Kafeterya çok şirin görünüyordu. Bizden önce gelenler giderken biz gelmişiz. 


Kimileri masalarda yerlerini alırken kimileri etrafın resimlerini çekiyordu. Hafif dalgalar kafeterya ya vuruyor, yerleri ıslatıyordu. Bira, kahve ve yemek siparişi verenler esen ılık rüzgarla keyfleniyorlar. 


Gölün ortasındaki kafeteryada kümesi andıran birşey dikkatimizi çekti. Tabi meraklı arkadaşlar görevlilere sordular. Ve o kümesin içinde kocaman dev bir ylan olduğunu söylediler. Hemen baktık ve gerçekten yumak halinde bir dev yılan orada duruyordu. 


Göle gelip giden sandallar rengkli boyalarla süslenmiş. Müşterileri getirip götürüyorlar. 


 Hava gittikce kötüleşmesine rağmen kafeteryada hoş bir sohbet almış başını gidiyordu. 
Herkes yaşadığı maceraları birbirlerine anlatıyor, selfiler çekiliyordu. 


İki grup yine sandallara binerek Tonla Sap gölünden ayrılmaya başladık. 



Rüzgar hızlanmış, bulutlar üzerimize doğru geliyordu. Sahile vardık ve bizi bekleyen araçımıza bindik. İlerlerken birden bizi yağmur yakaladı. Her tarafı su götürüyordu.


Harika bir yağmurun yağışını araçımızdan seyrediyor ve ilerliyoruz. Felaket bir yağmur yağıyor. 


Bu güzel yağmurda sokaklarda yağmurun altında oynayan çocuklar gördük. Alışık olduklarından yağmur onları etkilemiyordu. Siem Reap a geldiğimizde yağmur dinmiş ve sokaklar toprak kokuyordu. Kambotçya da görmek istediklerimizi görmüştük. Dünyaca ünlü Angor Wat tapınaklarını ziyaret etmenin gururunu yaşıyordum. Gerçi az geldi zaman ama napalım bukadarıda bizi mutlu etti. 3 gün nasıl geldi geçti anlayamadık.   Ertesi gün erkenden Bangkok a geri uçtuk. 













































Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ordaydım Hindistan

Ordaydım... Bu seferki yolumuz Hindistan. Çok göremek isteğim bir ülke değil aslında ama o Taj Mahal ı illede görmek istiyordum. Bu sefer ...