21 Ağustos 2017 Pazartesi

Ordaydım.... Stonehenge....

Ordaydım...

Stonehenge....


Eski harabelere olan hayranlığım, bitmek tükenmek bilmeyen isteğim beni yıllardır görmek istedğim Stonehenge götürdü.



O muhteşem taşları binlerce yıl önce nasıl yapmışlar, neden yapmışlar, kime yapmışlar bilinmiyor ve o taşların sırrı birtürlü çözülmüyor.

Teknolojinin okadar ilerlemesi bilene birçok sorulara aydınlık getiremiyor. Her neyse o bilim adamlarının işi bizim değil.

Londraya gelmişken Stonehenge gitmeden olmaz diye düşünenlerdenim. Londdra şehir merkezinde kaldığım hotelde ve hotel çevresinde  çok sayıda tur organizatörleri sizi Stonehenge götürebilirler.

Hemen burada yine her blogta söylediklerimi tekrarlamak istiyorum. Mutlaka İngilzce öğrenin ve öyle yurt dışına çıkın gezmeye. Az da olsa derdinizi anlatacak kadar, yol soracak ve anlayacak kadar İngilizce öğrenin. Tabiki başka yabancı dilde bilseniz iyidir. Günümüzde yabancı dil bilmeden sadece anadilinizle biryere varamassınız. İllede yabancı dil ve özellikle İngilizce, şayet Amerika kıtasına giderseniz İngilizce yanısıra İspanyol ca da bilseniz çook iyi edersiniz...


Şahsen herhangi bir tur ile Stonehenge gitmeyi düşünmedim. Önce ki turlarda yaşamış olduğum nahoş durumlardan dolayı kendi başıma gitmek istedim.

Londra dan oraya nasıl gidilir diye önce İnternet ve sonra kaldığım otelden oraya gidenlerle konuştum. Bilgi edindim.

Waterloo istasyonuna gidip oradaki information ofisinden tekrar bilgi edindin ve bana hangi trenle gideceğimi ve sonra nasıl Stonehenge varacağımı tarif ettiler.



Tren ile birbucuk saat kadar sonra Salisbury tren istasyonuna vardım. Trenden indikten sonra istasyonda bilet satılan yere gidip oradaki görevliye Stonehenge nasıl gideblieceğimi sordum. Aslında oraya yürüyerek gitmek istediğimi belirttim. Satıs görevlisi bana güldü ve Stonehenge nin çook uzak olduğunu saatlerce yürümem gerektiğini belirtti.

İstasyon çıkışında hemen sağ tarafta otobüs turu bulunduğunu ve her saat başı Stonehenge otobüs kalktığını söyledi.

Otobüs durağına gittim ve yeşil bekleyen otobüs şöförüne sordum. Tren istasyonundaki görevlinin bana broşur verdiği halde bilgi edinmeme şaşırırca bakan şöför yinede beni bilgilendirdi.

Otobüsle gidiyorsunuz ve sizi Stonehenge özel ( shutle) geri getiriyor. Şöför istediğiniz zaman geri gelebilirsiniz akşam son sefere katılabilirsiniz diye beni sevindirdi.

Diğer turlar gibi onlarla gidip bir iki saat kalıp mecburu dönüş yapmak zorunda değilim. Bu çok hoşuma gitti.

Biletimi aldıktan sonra İki katlı otobüs ün üst katında yerimi aldım. Kısa şehir turundan sonra yem yeşil arasinler arasından Stonehenge doğru ilerledik. Yol tek gidiş tek geliş oluşundan bayağı heyecanlıydı. Sanki otobüs yollara sığmıyacak gibi geliyordu yabancı yolculara. Hele o ağaçlar tam otobüsün boyuna göre bicilmiş şekildeydiler.




İnişli çıkışlı yollardan epey gittikten sonra büyük bir oto park alanına geldik. Etraf yemyeşil Bir tarafta yüzlerce otomobil bir tarafta onca otobüsler park etmişler. Şöförümüzde obobüsü yol üzerindeki otobüs durağına çerek durdu ve her saat başı bir otobüs buradan Salisbury ye kalktığını istediğimiz zaman gelebileceğimizi söyledi. Burada bize alana giriş biletlerimiz verdi ve ilerideki kocaman bir binayı göstererek oraya gitmemizi söyled.  Bizde grup halinde yolumuzu tuttuk ve onun gösterdiği kocaman binaya doğru yürüdük. Biz giderken bazılarıda geri geliyordu. Binaya yaklaştığımızda yoğun insan kalabalığı gördük.


Bir tarafta kapalı açık kafede dışarda oturan insanlar ve hemen yanında giriş kapısında uzun kuyruklarda bekleyen insanlar. Giriş bileti almak için sıraya girmişler. Bizim biletimiz olduğu için sıra beklememize gerek yoktu ve hemen döner gişelerden içeri girdik. Arzu eden birçok dilde anlatım sunan aletleri alabiliyordu. Gerek görmedik ve doğru bizi taşların yanına götürcek olan özel aracın yanına gittik. Orada da uzun kuyruk oluşmuş sıra bekleniyordu. Küçük otobüs geldi ve insanlar içinden indikten sonra bizler bindik. On dakika dan fazla bulunduğumuz alandan uzakta araç durdu ve bize inerken dönüş yeri burası olduğunu araç yoksa beklememizi söyledi. Ve indikten sonra patika bir yoldan taşlara doğru yürüdük. Uzaklardan taşların tepesi göründü ve heyecanımız tavan yaptı. Bizden önce onlarca insan yolun kenarında toplanmış taşları izliyor ve ellerindeki fotoraf makinalarıyla resim çekiyorlardı. Gerçektende dehşet bir görüntü.

Nasılda sıralanmış o taşlar öyle nerden gelmişler kimler getirmişler diye merak ediyorduk. Birçok çeşitli söylentiler var konu hakkında heniz  hiç biri tam anlamıyla kanıtlanmış değil hepside varsayımdan ibaret.

Çember halinde dizilmiz taşlara yaklasamıyoruz. Sadece uzaktan seyrediyoruz ve bol bol resim çekiyoruz. Aslında o taşalar dokunmayı çok isterdim.  Stanhen -hanging stones- asılı taş anlamında demek. İnşa edildiği tarih tahminen günümüzden 5 bin yıl önceye dayanıyor.

Bu gizem dolu taşlar neden niçin oraya dikilmiş bilinmiyor. Sadece tahminler üretiliyor. Kimileri burasının dini törenlerde kullanıldığını savunurken kimileri güneş-uzay gözlemevi ya da güneş saati olarak kullanıldı deniyor. Hatta Ufo ların merkezi olduğunu bilene düşünenler oluyor. Herkez birşeyler söylesede Arkeologlar son araştırma ve bulgulara dayanarak İngilterenin en büyük mezarlığı olduğunu ve günümüzden 5 bin yıl öncesinden itibaren mezarlık olarak kullanıldığını söylüyorlar.  Stonehenge
17 si halen ayakta olan 30 taştan oluşan bir çember. Çemberi bölen ve yapının girişinde geçen eksen, yaz gündönümüne yani 21 haziran a doğru konumlandırlımş. Komşu İrlanda da aynı dönemlerde inşa edilen Newgrande Anıtı ise kış gündönümüneyani 21 Aralık a yöneltilmiş. Eski çağlardaki astronomi bilgisi şamanlıkla karışmış görünüyor.  Taşlara 20 metre uzaktan bakmak, dokunamamak en kötüsü.














Yaklaşık yirmi yıl kadar öncesine taşların arasına giriliyor ve dokunabiliniyormuş Malesef bu bazı kendini bilmeyen kişiler yüzünden yasaklanmış. Taşların arasına girip taşları oyarak parçacıklar koparmışlar, taşlara tırmanmaya çalışmışlar ve daha birçok hoş olmayan şeyler yapmışlar. Bu sebebten dolayı yetkililer taşların etrafından izlme mecburiyeti getirmişler. Gerçektende artık günümüzde taşlar yok olabilirdi. Herkes bir parçacık koparsa kazısa ne kötü olurdu.

Sadece özel izni olan arkeologlar ve yılın belirli dönemlerinde özellikle ekinoks zamanlarında bir derneğe bağlı yada gruba üye kişiler özel izin alarak halka açık ziyaret saatleri dışında çemberin içine kontrollü olarak girebiliyorlarmış.



Bazı söylentiler ise hastalara şifa olsun diye hastalar bu çemberin içine getiriliyor ve orada iyileştikleri görülüyormuş. Tabi bunlar sadece söylentiler. Araştırmacılar taşlar arasında mavi taş bulunduğunu açıklamışlar. Ender görünen ve bulunan bu mavi taşların enejileri daha fazla olduğu söyleniyor. Bunlar sadece duyumlar, gerçek tam anlamıyla ne olduğu bilinmiyor.

Herhangi bir gruba dahil olmadığım için taşların etrafında birkaç kere tur attım. Gerçektende çok heyecan verici bir olay. Bazen taşlara yaklaşıyorsunuz bazende uzaktan izliyorsunuz. Farklı acıdan resimler çekebiliyorsunuz. Kimseye bağımlı değilsiniz, istediğiniz kadar taşların etrafında tur atıyorsunuz. Hatta taşların etrafında turlarken aklıma Kabe etrafında da böyle dönülmek geldi. Orada da insanlar Kabe etrafında dönüyorlar. Çember etrafındaki patika yolda büyük levhalarda bilgi edinebiliyorsunuz. Hatta bazı yerlerde banklar var ve orada oturup taşları izleyebiliyorsunuz. Birkaç kez döndükten sonra bende oturdum. Yanımda iki İngilliz bayan gelip oturdular ve orada meditasyona başladılar. Tabi ne oldu ne gitti öğrenemedim. Uzun bir zaman gözleri kapalı halde ellerini açmışlar artık duamı edıyorlar meditasyonmu ediyorlar bilmiyorum. Bekledim sorayım dedim ama malesef beklemekle zaman harçayamayacağım için kalktım.

Çember yemyeşil bir alanda her yer çimenlik. Bazı insanlar yerlere oturmuş ve hem sohbet ediyorlar hem taşları uzaktan seyrediyorlar. Birkaç tur attıktan sonra oradan ayrıldım. Shutl ın olduğu durağa geldim ve benim gibi dönmek isteyenlerle beraber merkeze döndük.














Kocaman binaın içinde ki dükkanda alışveriş yaptım. Stonehenge dahil ne varsa orada satılıyordu. Yatak çarşaflarından tutunda yastık kılıflarına, tshirlere, kül tablalarına artık aklınıza ne gelirse stonehene taşları işlenmiş ürünler satılıyordu. Satış yeri yanında hemen harika bir müze yer alıyor. Mutlaka bu müzeye girmenizi tavsiye ederim zaten giriş biletinizde müze dahil.


















Duvardaki dev ekranlarda Stonehenge nin yapılımı ve mevsimlerin üzerinden geçmesi anlatılıyor. Yazın kışlın ve sıcak havalarda taşları hiç etkilemedği gösteriliyor. Geçmişten günümüzüe tüm bilimsel ayrıntılar bu müzede toplanmış ve ziyaretçilere sunuluyor.

Müze nin dışında eski tarihi köy evleri sergilenmiş. Fi tarihinde halkın oralarda yaşadığı anlatılıyor. Sanki Afrika nın herhangi bir köyündeymiş gibi kendinizi hissedebilirsiniz. Tabiki o kocaman Stonehenge taşın orijinal büyüklüğünde bir taş da gösteriliyor.
Müze etrafında ve köyde gezer bol bol resimler çektikten sonra kafeteriada dinlenebilirsiniz.





















Diğer resimler için tıkla: https://www.facebook.com/yasartan1/media_set?set=a.10155751600139090.1073742059.809604089&type=3

Sabah tan öğlen sonrasına kadar eğey zaman geçirdim Stonehenge ile ilgili birçok bilgiler edindikten sonra pakika yoldan otobüs durağına gittim ve şansıma hemen otobüs geldi. Birkaç yolcu dahil hep beraber Salisbury ye döndük. Tren istasyonuna değil Salisbury şehir merkezinde otobüsten indim ve bu şirin İngilis kasabasını gezdim.




Salisbury blog için tıklayın:









13 Ağustos 2017 Pazar

Ordaydım.... Meksiko / Maya Tapınakalrı

Ordaydım....

Meksiko Maya Tapınakları....

Bu blogumda sizlere Meksika nın en ünlü tapınakları olan dünyaca ünlü















Chichen İtza - Coba - Tulum u tanıtmaya çalışacağım. Bazılarına kendi imkanımla bazılarına tur ile gittim. Bunu hemen belirtmek istiyorum. Gezinizi tur ile gerçekleştirmek istiyorsanız çok kısa oluyor turlar. Rehberimi dinlyceksiniz yoksa etrafımı geziceksiniz bilemiyorsunuz. Zaman kısıtlı olduğundan doya doya her yeri göremiyorsunuz. Mesela Chichin İtza için sabahın köründe yolac çıktık ve öğlen geri döndük. İnanın çok kısa geldi bana ve her yeri doya doya gezemedim. Gördünmü diye soralarsa  he evet gördüm diyebiliyorum anca. Onun için kendi imkanımla gittiğim yerleri doya doya gezdim ve en inçeliklerine kadar araştırdım. Daha güzel oluyor. Tabi siz bilirsiniz benden söylemesi.

Öncelikle şunu belirtmek isterim. Maya uygarlığı hep Aztek ve İnka ile karıştırılıyor. Oysa bunlar birbirinden farklılar. Sosyal ve kültürel alandaki başarılarıyla tanınan Maya uygarlığı, üçünden en eskisi ve uzun süreni. Savaşçı ve diplomasiye öenm veren ve zamanında Güney Amerika nın tüm batı alanını ele geçirmiş bir imparatoruluk olan İnka ların merkezi Meksika değil Peru. Malesef İspanyollar tarafından yok edilen Aztekler ise diğer ikisine kıyasla daha küçük bir uyguralıkç

Hep görmek istediğim ve merak ettiğim Mayalar dı. Sanatsal ve bilimsel yaratıcılıkları nedeniyle Orta Amerika dünyasının en seçkin ve karmaşık medeniyetlerinden biri olma özelliğini taşıdığını öğrenmiştim. Yağmur ormanları, yüksek dağlık alanlar ve geniş kıyı bölgelerine yerleşip yaşamlarını devam ettirmişler. Günümüzde Güneydoğu Meksika, Guatamala, Honduraz, Belize ve El Salvador da yaşamlarını sürdürmekteler.

Yurt dışına gitmek isterseniz mutlaka İngilizce öğrenmenizi şiddetle tavsiye ederim. Amerika ülkelerinde İspanyol ca da bilseniz yeterli olabilir. Ama muhakkak İngilizçe bilmeniz gerek. İlle de gramatik falan değil, derdinizi anlatabilecek kadar bilseniz yeterli.


Ve Maya ların en ünlü yapıtlarından olan Meksika nın Yucatan eyaleinde olan Chichen İtza yı size tanıtmak isterim. Daha Meksika ya gitmeden önce internet üzerinden birçok tur organizatörlerini inceledim ve birinde karar vererek anlaşmayı sağladım. Ülkeye geldiğimin hemen ikinci günü ayağımın tozuyla o yıllarca hayalini ettiğim tapınağı görmeye gittim.


Sabahın çok erken saatlerinde hotelin önünden gelip aldılar. Bizim bildiğimiz normal bir dolmuş. Diğer hotel lerede uğrayarak kocaman bir yolun kenarında onlarca sıralanmış dolmuşların yanında bizde sıraya girdik. Şöförümüz buradan hep beraber yola cıkacağımızı söyledi ve bizi küçük minubüslerden büyük bir otobüse götürdü. Dier turistlerle beraber otobüsü doldurduk. Kendini rehber olarak tanıtan kişi hem İngilizce hem İspanyol ca iki dilde tanıtım konuşması yaptı.













Yol boyunca bize Maya ları ve özellikle kaybolan ana dillerini anlattı. Artık Meksika da birçok okullarda el ders olarak Maya ca öğretiliyormuş Bir kaç kelime de bize öğreten rehber kendisi gibi Meksika lıların Maya kültürüne önem verdiklerini ve dillerini yaşatmaya devam edeceklerini hatta ileriki yıllarda İspanyol ca olan resmi dillerinin yerine Maya ca geleceğini söyledi. İspanyol lardan az çekmediklerini ve tüm kültürlerini mahf ettiklerini de eklemeden duramadı. Amay herşeye rağmen Maya ların günümüze kadar yaşadıklarını kültürlerini yaşatmaya devam edeceklerini vurguladı. Ormanı ortadan ikiye ayırmışlar ve otoban yapmışlar. Her taraf yemyeşil ve etraf ağaçlarla dolu.


Büyük bir oto park alanına geldik ve otobüsten indik. Birkaç tane daha otobüs ve arabalar park yerine bizden önce gelmiş. Biletlerimizi temin eden rehberimiz in peşinden giriş kapısından geçerek içeriye girdik. Büyük bir alan ve her taraf ağaçlarla kaplı.
Giriş te dev bir pano alan hakkında bilgi veriyor. İspanyol ca ve İngilizce. Biraz ilerledikten sonra heyecanımız dahada yükselmişti. Ağaçların arasından uzaklarda o devasal yapı görünmeye başladı. Adımlarımızı sıklaştırsakmı yoksa öyle uzaktanmı baksak bilemedik. Yanımda Avustralya dan gelmiş bir befendşyle otobüste arkadaş olmuştuk ve onunla beraberdik. 80 yaşı üzerinde olmasına rağmen buralara kadar geldiğini ve bu yapıtı ölmeden önce mutlak görmek istediğini söyledi. Maşallah demeden duramadım. Helal olsun adam a, taaa Avustralya dan Los Angelas oradan Miami ye son durak Cancun a saatlerce süren bir uçuş sonucu gelmiş. Şimdi burda Chichin İtza da...

















Günümüzde Meksika nın en çok ziyaret edilen ikinci arkeolojik sit alanı 7 Temmuz 2007 de seçilen Dünya nın yeni yedi harikasından biri olmuş. Chichen İtza daki El Castillo -kale- adıyla tanınan Kukulkan piramidinin yüksekliği 30 metreymiş. O devasal yapının önünde durup uzun uzun seyrettik. Gerçekten de bir şah eser. Yüzyıllar önce nasıl yapmışlar diye insan şaşırıyor. Onca taşları bir bir üst üste koyarak yapılan piramit ve merdivenler muhteşem. Sadece taşları üst üste koymak değil birde tüm bunların anlamı da ekleniyor. Merdiven basamaklarının yanından dev iki yılan başı bulunuyor.







Tüylü yılan Kukulcan en önemli piramit tapınağı olduğu söyleniyor. Kukulcan (kukulkaan) dört tarafındaki basamak sayısı, üstteki tapınakla birlikte 365 e ulaşıyor ki bir yılın günlerine denk geliyor. Mart ve eylül aylarında güneş batarken oluşan ekinokslarda iki büyük tüylü yılanın gölgesi piramidin üstüne düşüyor. Maya tanrılıarnın enerjişini hissetmek ve bu anı paylaşmak için yılın bu aylarında yapılan kutlamara dünyanın 4 bir köşesinden insanlar geliyor. Çünki tanrıların enerjisi Chichen İtza da bulunuyor.



Savaşçılar tağınağı nın etrafındaki bin sütün savaşçıları simleliyormuş. Yağmur tanrısı Chaac Mool yine en tepede. Chicen İtza da. Teltek Maya uygarlığının ulaştığı en yüksek sviye kendini mimaride gösteriyor. Örneğin en büyük top sahasına bu arada görüyoruz. 168 e 68 metre.



Kısa boylu olmalarına rağmen Maya lar tepede görülen delipe topu geçirmekle büyük başarı elde edildiğinden o kişi veya o takımın kaptanı tanrılara kurban eliliyormuş. Takımlar günümüzdeki gibi birbirleriyle kıyasıya yarışıyorlar ve kim kendini tanrılara kurban edicek diye top peşinde koşturuyorlarmış. Onlarda tanrıların yanına gitmek ve huzur içinde yaşamlarını sürdürmek istediklerinden böyle bir kurban olmayı cani gönülden istiyorlarmış.




Tanrılara kurban edilen kişi canlı haldeyken büyücü tarafındnan kalbi çıkarılıyormuş. Bazı araştırmacılar kurban olan kişinin uyuşturulduğunu söylüyolar yani kurban edilirken bilinci yerinde olmadığını vurguluyorlar. Çünkü canlı canlı bedenden kalp bıcakla kesilerek çıkartılıyor. Rehberimizin anlattığına göre o dönemde yaşayan krallar tanrılardan hep en iyisini beklediklerini ve tanrılara da en iyisini verdiklerini anlattı. Hatta o dönemin kralları kendilerini tanrılarla eş tuttuğunu ve halkın önünde kurban edilenin etini yidiklerini, kendilerinin de birer tanrı olduklarını böylelikle kanıtlamış olduklarını vurguladı. İnsan kurban etmenin zamanla halk tarafından çok kötü birşey olduğu anlaşıldığında halkın ülkeyi terk ettiği ve krallar dan kaçtıklarını dile getirdi. O yılki



O yılki mahsülün iyi olması için insan kurban edildiği ve zamanla iklimin kuraklık dönemine girişiyle küçücük bebeklerin bilene kurban edildiği Maya uygarlığında ve özellikle Chichen İtza da yaşam 1450 yıllarında Maya ların buraları terk edişiyle son bulmuş. Kimilerine göre halk kurban edilmekten kaçmış ve artık krallara hizmet edecek kimseler kalmamış, kimilerine göre gerçekten iklim değişikliği ile gelen kuraklık yüzünden insanlar buraları terk etmiş diyorlar. Zamanla bütün sırlar gün yüzüne çıkar elbet.

Maya kültürünü çok severim ama bu tür insan kurbanları beni üzüyor. Dünya nın birçok yerlerinde insan kurban edilmemiş. Bir tek bu Maya kültüründe görüyoruz. Maya lar kendileride bu kurban olayını benimsemediklerini söylüyorlar. Onlar krallar ın isteği üzerine gerçekleşen kurban olayları diyorlar ve kendilerini temize çıkarıyorlar. Artık o krallar halktan değilmiydi biri değilmiydi sorusunu akıllara getiriyor.


Diğer Resimler için https://www.facebook.com/yasartan1/media_set?set=a.10154087108249090.1073741962.809604089&type=3



Coba....

Coba ya tur ile değil, kendi imkanlarımla gittim. İlk önce Cancun otobüs sentralna vardım ve (ADO) Coba ya gidecek minubüleri sordum. Hemen bana yardımcı oldular. Sırada bekleyen minubüs e binerek Coba ya geldim. Yolda durup yolcular indi - bindi yaptıklarından kesin nekadar zamanda oraya vardık bilemiyorum. Tadını çıkarın diyorum. Çok keyfli oluyor. Genelde yolcular hep yerliler. Birkaç turist te görmek mümkün. Yerel halkın arasına karışmak çok güzel oluyor.

Coba Maya ların en parlak döneminde yapılmış muhteşem bir şehirmiş. Milattan sonra 600 yıllarda inşa edilmiş. İspanyol lar ülkeyi feth ettiklerinde Maya lar şehri çoktan terk etmişler ve şehir harabe halinde İspanyolların eline geçmiş.

Maya kültürünün önemli yerlerinden. Yucatan bülgesinde bulunan Coba çok geniş bir alana yayılmış. Eğer yğrğyerek gezecekseniz çok vakit ayırmanız gerekir. Gezilecek alan gidiş geliş ve ara yürümeler dahil 10 kilometre civarında. Ben şahsen her yerini değil sadece belirli yerleri gezdim. Birçok kişiler bisiklet kiralayarak alanı gezdiler. Eğer bisiklet kullanamıyorsanız iki kişi taşıyabilen şoförlü bisiklerler var. Bunlar hem rehberlik veriyorlar hem sizi gezdiriyorlar.



Ormanın içinden yürüyerek gidiyorsunuz ve etraftan kuş sesleri duyuluyor. Tam anlamıyla vahşi yağmur ormanları nın içindesiniz. O vahşı ormanın içinde yürümek bilene insanı etkiliyor. Epey yürüdükten sonra keşke bisiklet kiralasamıydım diye düşünmedim değil. Gerçi tek ben değildim yürüyerek gezen başka turistlerde vardı hatta çene yaparak yürüdük. Yanımızdan bisikletle geçenler yada iki kişi bir bisiklete oturmuş onları gezdiren sürüçüler geçiyor.



Coba daki bu piramid 42 metre yüksek ve 120 basamak ile çok dik Yukarı çıkabilirsiniz. En yukarda ibadet ve din adamlarının gerçekleştirtikleri dini törenler odası mevcut. Tahminen burada tanrılarına kanlı kurban adakları gerçekleşiyormuş. İsterseniz yukarıya doğru çıkabilirsiniz. Merdivenler çok dar, basamaklara ayaklarınızı yan koymanız gerekiyor. Ve yukarıdan aşağıya merdivenlerin tam ortasından aşağı kadar inen urgan var. Yukarı çıkarken o urgana tutuna biliyorsunuz ve çıkıyorsunuz. Aşağı inerkende aynı olay. Sıkı sıkı tutunmanız gerek. Şayet yükseklik korkunuz yoksa mutlaka çıkmanızı tavsiye ederim.



Yukarıya vardığınızda muhteşem bir görüntü ile karşılaşırsınız. Yağmur ormanları nın görüntüleri yürekleri hoplatıyor. Gerçekten de çok güzel bir manzara. Yemyeşil bir deniz ayaklarınızın altına seriliyor.



Coba küçük bir köy ün hemen yanında yer alıyor. Açık hava antik müzesine girmeden önce geniş bir alanda yüksek 1 kule mevcut. Kuleye üçret karşılığı çıyor ve manzarayı seyredebiliyorsunuz. Ayrca hemen yandaki göl dikkatinizi çekiyor. Gölün bir bölümünde gezme imkanı var. Sazlıklarla kaplı göl de timsahlar yaşıyormuş. Suya falan gireyim demeyin, Manzara gerçekten çok şahane görünüyor. Bir tafa bakıyorsunuz yemyeşil orman bir tarafta göl manzarası. Derin bir nefes alarak iyiki gelmişim diyorsunuz.



Coba ya ulaşım iste biraz kötü. Özel tur ile gitmediyseniz benim gibi kendi imkanlarınızla dolmuş / minubüs falan gittiyseniz bi hayli beklemeniz gerek. Yarım günden fazla Coba harabelerini gezdikten sonra giriş alanındaki küçük satış mağazalarını dolaştım ve kafeterya da birşeyler yiyip içtikten sonra yola çıktım. Başladım beklemeye. Ne gelen var ne giden. Yolun başında tek başıma kaldım. Birkaç özel araçlara oto stopculuk yaptım ama hiç biri beni almadı. Ve beklemeye devam ettim. Otobüs durağı gibi bi yerde beklemeye devam. Ne bir araç ne bir insan geçmiyordu. Hava kapalı olmasına rağmen sıcaklığı bunaltıyordu. Acaba tekrar Coba nin girişindeki yeremi gitsem ve orada taksi falanmı kiralasam diye düşündüm. Yoksa şu yakın köy e mi gideyim bakayım ne var ne yok. Belki oradan bir araç falan geçer diye düşünürken bir minubusun karşıdan geldiğini gördüm hemen Harekete geçip el işareti ile durmasını istedim. Gerçektende durdu araç. Okadar memnun oldum ki anlatmam.

Toplu taşıma araçına benziyordu. Coba ya geldiğim dolmuşlardan sannettim. Ama öyle değildi. Şöför İngilizce bilmiyor sadece İspanyol ca konuşuyordu. O kendi kendine ben kendi kendime konuşa konuşa yolda ilerledik. Playa de Carmen yolu üzerinde Cancun a kadar birçok büyük hotellerin önünde durdu ve yolcu aldı indir. Bindiğim araçın bir servis aracı olduğunu anladım. Sadece işçileri götüren bir araç. Halka açık değil yani. İyiki beni aldı adam çağız. Yoksa oralarda kalacaktım. Hayatımda birdaha belkide hiç göremiyceğim bu iyi kalpli insana buradan tekrar teşekkürlerimi iletiyorum.



Cancun otobüs garına geldiğimizde kendisine kaç para vermem gerekir diye sordum ve el işareti yaptım. Yok dercesine kafasını salladı. Gerçekten çok iyi bir insan. Tam bir Meksikalı. O kadar yol geldik hiç bir ücret talep etmedi. Hatta bir benzincide durduğumuzda aracanı benzın doldurdu ve baktım elinde iki su şisesiyle bindi. Bana birşeyler söyleyerek birini bana verdi. Çok iyi bir insana raslamışım şansıma. Gerçi sanıyorumki Meksika daki tüm insanlar böyle. Anlattıkları gibi yok uyuşturucu mafyası yok silah kaçakcıları falan değiller. Araçtan inerken yinede iyi bir miktarda para bıraktım.

Diğer resimler için: https://www.facebook.com/yasartan1/media_set?set=a.10154091079129090.1073741965.809604089&type=3

Tulum...

Deniz kıyısına yapılmış tek yerleşim yeri olan Tulum a tur ile gittim. Tur umu Meksika ya gelmeden önce internet üzerinden ayarlamıştım.  Hotelimizden bizi alan araçla epey bir yol gittik. Playa De Carmen e yakın bir yerde Tulum. Girişi bayağı bi şahşahlı görünüyor. Ve burada da dünya nın her yerinden insanlarla karşılaşiyoruz selamlaşıyoruz, konuşuyoruz...















Giriş ten 5-10 dakika kadar yürüdükten sonra koçaman bir alana geliyoruz. Seyrek ağaçların ve her tarafın yem yeşil olduğu arazide taş yapımı harebeleri görüyoruz. Rehberimizin peşine takılarak etrafı gezmeye başlıyoruz. Ve bizi iri gözlerle takıp eden koçaman İguanalar taş aralarından karşımıza çıkıyor. İlk önce tabiki korkuyoruz ama rehberimiz İguana ların sadece ot yidiklerini insanlar saldırmadıklarını söylüyor. Hatta etlerinin çok lezzetli olduğunuda ekliyor. Tavuk ettin den daha lezettli  çünki sadece ot yiyorlar diyor.











Çoğu yapıtların yıkılmış olsada Tulum harabeleri deniz kıyısındaki bir yamacın üzerine yapılmış ve deniz manzaralı.  Denizin dibinde öyle ıssız ve öyle el değmemiş duruyor ki, insan her köşesini ağzı açık bir şekilde geziyor. Muhteşem manzaraya aşık olmamak elde değil. Dünya nın en turkuaz denizinin dibinde, yeşillikler arasında yıkık dökük taşlar yüz yıllardır orada öyle süsülerek bir taraftan şahane denizi bir taraftan yeşillikleri izliyor.

 En görkemli bina , uçurumun hemen kıyısında olan 7,5 metre yüksekliğindeki kale. Bazı kaynaklarada deniz yolunu kullanan tüccalar için bir deniz feneri ya da navigasyon noktası olduğu söyleniyor. Rivayete göre, denize bakan iki dar penceresinin içinde ateş yakılır, gemiler de bu iki pencerenin ortasını referans alarak kıyıya yanaşırmış. Bu kale aslında temeldeki başka bir binanın üzerine kurulmuş. Üst odalarda duvarlarda yılan motifleri varmış.















Dünya nın her yerinden gelen turistler için tarihle deniz keyfini bir arada geçirme ayrıçalığını taşıyan Tulum a kendi imkanlarınızla gitmenizi tavsiye ederim. Tur ile gittiğiniz zaman gruptan ayrılmak olmuyor ve bağımlı kalıyorsunuz. Tulum a girişinde ters-yüz bir tanrı figürü bulunmakta (Temple of the Descending God) Güneşin hareketlerini gözletmek için kurulmuş olan bu tapınak, ,ç,indeki renkli mozaiklerden dolayı bu ismi almış. (Temple de los Frescos).















Temple of Wind tapınağındaki taşlar, aynı Mısır piramitleri ya da Stonehedge gibi belli bir düzende dizilmiş olup, fırtınalı havalarda çıkardığı tiz sesle Mayalıları tehlikelere karşı uyarıyormuş. İnanılır gibi değil ama bu sistem 1995 yılında Roxanne fırtınasında bile yerel halkı ve turistleri uyarmış. 












Deniz kenarındaki tek Maya yapıtı lan Tulum u gezerken karabik denizinin o muhteşem rengi sanki insanı büyülüyor. Muhteşem deniz o sıcakta insanı çekiyor gibi. Kendi imkanlarıyla gelenlerin sahile inip kendini denize attıklarını görüyor ve imreniyoruz. Saatler ilerledikce kavurucu sıcak altında bir yanda kendini ilk bulduğu gölgeye atan iguanalarlar, yanda kıyıda çılgın dalgalarla serinlenmeye çalışan insanlar. Tur  la gittiğim için çok fazla kalmadık. Yoksa ben de kendimi o azur rengindeki mavi sulara atardım. Neticede muhteşem denize girmemek çok ayıp olur. :) Ama malesef denize giremedim. Zaman kısıtlıydı çünki tur bittikten sonra her an oradan ayrılabiliriz diye aşağıya inmedik ve o muhteşem denizi uzaktan seyretmekle kaldık.















Tulum açık hava müzeside aynı diğer açık hava müzelerinde olduğu gibi giriş önü adeta bir bayram yeri gibi. Onlarça seyar satıcılar, hediyelik eşya satan dükkanlar, her yeri kaplamış. Restorantlar ve kafeteryalar oturup dinlenen insanlarla dolu. Ayrıca tüm vucutlarını boyamış tüğlerle süslü dans gösterisinde bulunanlar, yerel kıyafetlı göstericiler gelen turistleri karşılıyor. En önemlisi bulunduğumuz alanda wifi olması. Çeşitli sosyal medya dan uzaklardakilerle görüntülü canlı görüşme yapabiliyorsunuz. Ben şahsen Türkiye deki akrabalarımla canlı görüşme yapıp etrafı gösterdim. Ordaymış gibi olmasada çevreyi canlı gördüler. Bu arada saat farkını unutmayalım. Tulum da sabah 9 iken Türkiye de öğleden sonra 3 oluyor.











Bu turumuz da yarım günde bitti yani. Tulum dan Playa De Carmen e uğrayan minubüsten indim ve burada kalacağımı söyledim. Günün geri kalan kısmını gece geç vakite kadar Playa De Carmen de geçirdim. Çok harika şirin bir turistlik beldesi. Özellikle buradan Cozumel adasına feribot lar kalkıyor. Başka bir zaman yine gelip buradan o dünyaca ünlü cennet adasına gitmek için kendi kendime söz verdim. Liman etrafındaki muhteşem plajları gezerek kendimi denize attım. O azur mavisi suların içinde yüzdükten sonra tekrar sahil boyu gezmeler, şehir içi gezmelerle devam etti. Yemek Mc Donalt ta yidim. Avrupa dakilere benzemiyor burdakiler. Acı soslar, acı biberler her masa üzerinde duruyor. Çok değişik lezetti var burdaki yiyeceklerin. Sokaklar devamlı bayram havasında. Turistlerle yerliler karışmış sokaklar sanatıçılarla, müzisyenlerle dolu. Tarih ve deniz keyfinin doyasıya yaşanacağı bir ülke Mexika. Mutlaka hayatınızda bir kerede olsa gitmenizi şiddetle tavsiye ediyorum...

Tulum fotorafları için tıklayın: https://www.facebook.com/yasartan1/media_set?set=a.10154090901934090.1073741963.809604089&type=3

11 Ağustos 2017 Cuma

Ordaydım.... Mısır/Piramitler....


Ordaydım...

Mısır....


Afrika kıtasının kuzey indeki Nil nehri nde yer alan Mısır sadece Arap ların değil, milattan önce 3 binlere uzanan tarihiyle bütün insanlığın önemli kültür merkezlerine sahip. Bir yanda antik mısır tarihi, diğer yanda her mevsim tatil imkanı sunan kızıldeniz ve uçuz fiyatlı otellerle ilgi odağı.

Ve yine belirtmek isterimki İngilizce konuşmak çok önemli. Halkın çoğu yabancı dil bilmesede sizinle muatap olacak kişiler, çarşı pazarcılar ingilizce çat pat konuşabiliyorlar. Onun için lütfen yaşınız kaç olursa olsun illede İngilizce öğrenmeye önem verin.















Mısır denilince tabiki akla ilk önce piramit ler geliyor. Ama daha önce Mısır daki son olaylar yüzünden güvenlik soru işareti yaratıyor. Arab bahar rının Mısır dan da geçmesi ve olaylar oralarda seyhat etmeyi malesef engelliyor.

Mısır a Arab Baharı öncesi  (2002) ve sonrası gittim. Her ikisinde de Kahire deydim. Gerçekten insan biraz o yıkık dökük yerleri görünce biraz ürperiyor ama yinede olsun diyorsun. Gezmeye, görmeye değer bir yer diye aklından geçiriyorsun.













Neyse biz keyfimize bakalım ve seyhatimizi doya doya yaşamaya başlayalım. Mısır denilince hemen akla dediğimiz gibi piramitler geliyor. Kültür dolusu Mısır da hem kültürü yaşamak görmek hemde deniz keyfi sürdürmek isterseniz. Size hemen Hurghada ve çevresi yada Sham El Sheik tavsiye edeceğim.

Deniz ve kültürü bira arada yaşamak isterseniz....
Hurgahda ya giderseniz günü birlik tur ile piramitleri görme imkanınız olur. Sabahın erken saatlerinde bulunduğunuz hotel den sizi gelip alırlar ve 500 km uzakta olan Kahire şehrine gidersiniz. Sabahın körü derken tabi oldukca gece yarısı karanlıkta.  Kızıl deniz boyunca Sinai yarım adasına kadar yollarda gider ve sabah 9-10 trafik durumuna ve şöförün ruh haline göre 11- 12 de falan orda olursunuz.











Kahire muhteşem bir şehir ve hatta Afrika kıtasının en kalabalık şehri olduğu söyleniyor. Kimine göre 20 milyon kimine göre 25 milyon. Kent in ortasından geçen dev Nil nehri şehire yeşillikler katıyor. Anlatılanlara göre eski Mısır da şehrin bir tarafi bu dünya öteki tarafı öbür dünya olarak adlandırılıyormuş Öbür dünya dedikleri tarafta hep mezarlıklar oluşturmuşlar.

Kahire de de birçok insan para kazanmak için size birşeyler satmak isterler. Okadar ısrarcılarki tarif edilemez derecede. Türkiye deki satıcılar bunların yanında çok mahsum kalıyorlar. Ve inanın yanlz sokakta yürümeniz imkansız. Mutlaka bir satıcı sizi hemen yakalıyor ve kısa zamanda etrafınızı diğer seyyar satıcılar sarıyorlar. Çok dikkatli olmanızı tavsiye ederim. Gerekirse profosyonel yardım alın. Mesela yakınınızda bir polis memuru falan varsa hemen onun yanına kendinizi atınız.














Yollardaki araçların % 90 'ı çarpık, eski ve trafik felç halk buna alışmış. Yaz aylarında giderseniz çok sıcak. Tur ile gittiyseniz zaten rehberiniz sizi her türlü sorunlardan uzak tutar.

Kendi çabalarıyla Kahire ye gelenler için oldukça ucuza hoteller var. Günümüzde internet portallarında çok uçuza konaklamalar buluna bilinir. Şehir içi ulaşım için taksicilerle pazarlık yapmalısınız. Eski bir taksi seçerseniz klima yok, yeni olan taksilerde klima var. Elinizde yada çep telefonunuzda haritayı eksik etmeyin. Yoksa taksi sizi epey gezdirdikten sonra gideceğiniz yere ulaştırır.















Kahire de yemeklerde çok güzel. Müslüman ülke olduğu için herhangi bir sorun olmasada çoğu restorantlarda, imbislerde ve ayak üstü yemek yenilen yerlerde yemekler pamuk yağından yapılıyormuş. çünki pamuk yağı diğer yağlardan daha uçus olduğundan terçih ediliyormuş













Sizde benim gibi yapın, dünya nın neresine gidersem gideyim ya Mc Donalt ya Burger King yada Pizza hut gibi yerlerde yemek tercih ediyorum. Sizde aynısını Kahire de yapabilirsiniz.
















Şehir çok pis. Gittiğinize gideceğinize pişman olursunuz. İnsanlar çöplerini sokaklara atıyor, kimse kapısının önünü temizlemiyor. Birde çöl fırtınası estimi artık yandınız. Her taraf tos toprak oluyor.
Zaten pis olan sokaklara birde Sahara çölünün kumları eklenince artık düşünün ne hallerdeyiz...














Kahire de gidilecek en önemli yerlerden olan dünyaca ünlü Kahire Müzesi. Tur ile gittiyseniz zaten giriş üçreti tur un içinde siz ödemiyorsunuz. Kendi başınıza gittiyseniz çok yüksek bir üçret değil. Müzenin önü ana baba günü gibi. Ortalık çoook karışık. Gelen turist otobüsleri taksiler, yolcular adeta yıkılıyor ortalık

Müze gerçekten çok harika. İçerde binlerce görmeye değen eserler var. Özellikle Tut Ench Amun maskesi. Kral ölürken yüzünü o altın maske ile kapatmişler. Ayrıca müze nin içinde birde mumya bölümü var. Oraya ekstra üçret ödüyorsunuz girmek için. Birkaç kattan oluşan muze çok ilgin eserlerle dolu. Müze nin Kahire dışına taşınacağını söylüyorlar ama yıllardır bir türlü taşınamadı.

Müze yi gezdikten sonra o yoğun trafikten zar zor sıyrılarak Gize ye gittik. Pyramit leri görmek için heyecanlandığımı gizliyemem. Bu arada şunuda belirteyim. Kahire gerçekten çok pis olduğu gibi dünyanın her yerinden gelen insanlarla dolu oaln müze de malesef pislik içinde.












Gize  yaklaşırken o devasal piramitlerin uçlarını görmek bilene heycanımızı yükseltti. Ve bulundukları yere ulaştığımızda dönüp Kahire ye doğru baktık. Tos toprak içinde görünen koccaman bir şehir. ayaklarımızın altında serlipmiş duruyordu. Şu küçük piramit resimde gördüğünüz 7 bin yıllık ilk piramit yapımı denemelerindenmiş. Rehberimiz öyle söyledi.















İnsan ilk gördüğünde gözlerine inanamıyor. Onlarca taşı üst üste koyarak dev bir yapıttı insanlar yapmamıştır diye düşünüyor. Aynen bende şahsen bu yapıların insanlar tarafından yapıldığına inanmayanlardanım. Kimler yaptı sorusuna gelince şu veya bu diyemiyorum.

Araştırmacılara göre milattan 3 bin yıl önceye dayanıyormuş yapılış tarihleri. Keops, Kefren ve Mikerinos adındaki piramitler bazı araştırmacılara göre on bin yıl önceki gök yüzündeki Orion takım yıldızlarınaa göre yapılmış deniyor.









Taşların her biri 20 ton olduğunu çoğu bilmiyordur.2 milyon 300 bin taştan yapılmş. Bu kadar taşları çölün ortasında nerden bulup getirdiler, nasıl getirdiler bilinmiyor. Çoğunlukla tahminler yürütülüyor. Firavun un yaptırdığı söyleniyor. Milattan 3 bin yıl önce yapıldığı söyleniyor.

Kimileri piramitlerin daha önceden burada var olduklarını ve Firavun ların buraya gelip sonradan yaşamaya başladıkları tahminler arasında. Artık neye inanalım bilemiyoruz.
















Dünya nın en önemli yapıtları olduğu kesin. Günümüzde bilene böyle bir yapı yapmanın imkansız olduğunu bilim kabul ettikten sonra milattan binlerce yıl önce insan oğlunun böyle yapılar yapabileceği akıl almaz oluyor. Sadece dış görünümü değil, içindeki daracık koridorlar vs. nasıl planlanmış, nasıl yapılmiş bilinmiyor.

















Piramitlerin içine girme imkanı var. Turistler için sadece belirli bir bölgeye girebiliyorsunuz. Tabiki üçret karşılığı giriş. Dar alanlardan ve karanlıksı yerlerden korkuyorsanız ve sıkıntı yapıyorsa piramit in içine girmenizi tavsiye etmiyorlar. Çünki içeriye dar tünellerden büklüm halinde eğilerek giriyorsunuz. Giriş kapısında yerli çocuklar duruyorlar ve sizden bahşiş bekliyorlar. Biletinizi almiş olduğunuz halde kapıda görevliler gibi duruyorlar ve sizde onları gerçekten görevli sanıyorsunuz. Gerçi devamlı durmuyorlar ama genelde hep buradalar. Tur rehberiniz onları kovaldımı gidiyorlar..















Bu devasal üç piramidin isimleri Keops piramidi 145 metre yüksekliğinde ve tahminen milattan önce 2550 yıllarında yapıldığı, Kefren piramidi 143 metre ve en ufağı Mikerinos piramidi 66 metre olduğu söyleniyor.

Bu arada tekrar belirmekisterim. Kahire şehir içinde olduğundan daha beter burada yani piramitlerin yanında seyyar satıcılar sizin etrafınızı sarıveriyorlar. İllede size birşeyler satmak istiyorlar. Okadar inatçılarki istemediğinizi belirttiğiniz halde üzerinize adeta saldırıyorlar. Bu hiç hoş olmayan bir davranış sergiliyor. Sizi resmen taciz ediyorlar. Burada da hemen polis görevlilerinin yanına sığınmanızı tavsiye ederim. Özellikle yanlz gittiyseniz vah halinize. Ve sonra düşünüyorsunu bu insanlarmı yapmış bu piramitleri diye....













Ve birde Spinx var. Piramit lerin önünde sanki bekçilik yapıyor. Dev bir aslan vucudunda kocaman insan kafası piramitlerle bütünleşmiş olarak karşımıza çıkıyor. Günümüzde  halen tartışılan konulardan biride piramitlermi önce vardı yoksa Spinx mi oradaydı bilinmiyor.















Çölün ortasında böylesine muhteşem yapıtları görmek zaten bir olay. Harika yapılar. Her insanın mutlaka görmesi gerektiğini düşünüyorum. Artık kimler yaptı nasıl yaptı ,neden yaptı, bilemiyoruz. Bildiğimiz tek şey bu yapıtları her insanın görmesi. Mutlaka gidip görün.

Herhangi bir Mısır lıya sorduğumda bu piramitler kimin eseri diye hemen milli duyguları kabarıyor ve bizim atalarımızın eseri diyor. Biz yaptık diye gururlanıyor. Madem sizin atalarınız okadar akılıydı ve böyle muhteşem yapıları binlerce yıl önce yaptılar ozaman siz günümüzde galaksiler arası seyhat etmelisinzdir diye söyleyince bayağı bir kırılıyorlar.




,










Mısır da irili ufaklı yüzlerce piramitler var. Ve yüzlerce heykeller, yapılar mevcut. Ülke nin güneyinde Luxor da yine harika yapılar göz kapaştırıyor. Nil nehri boyunca onlarca tarihi eserleri görmek mümkün. Birçok eser Mısır sınırlarından yurt dışına getirilmiş ve dünya nın en ünlü müzelerinde sergilenmekte. Londra, New York, Berlin gibi dünya metropollerindeki müzelerde Mısır a ait birçok eserleri görebilirsiniz.

Diğer resimler için tıklayın: https://www.facebook.com/yasartan1/media_set?set=a.10150901424199090.443312.809604089&type=3


Ordaydım.... Abu Dhabi....

Ordaydım...

Abu Dhabi....


Birleşik Arab Emirleri ni oluşturan 7 emirat tan birisi ve başkenti olan Abu Dhabi turistlik anlamda birinciliği Dubai a kaptırsada görülmeye değer bir yer. Dubai a gittiyseniz Abu Dhabi yede mutlaka uğramanız gerek. 

Burada da hemen belirtmek isterim İngilizce öğrenmelisiniz. Biliyorsanız ok de bilmeden yurt dışı gezilerine katılmanızı kesinlikle tavsiye etmem. Mutlaka İngilizce öğrenin. Günlük ihtiyacınızı karşılayacak kadar bilsenizde yeterli Şu çarşı pazar ingilizcesi de kafi olur. 


Abu Dahbi düzenli ve modern bir şehir olduğunu söyleyebilirim. Çok eski tarihi olan Abu Dhabi adını çölde su bulmak için öncülük yapan bir ceylandan almış. 
Diğer Arab ülkeleri gibi burasıda çalışarak zengin olmadığını sanırım herkez biliyor. Küçük bir balıkçı kasabası olan şehir petrolün bulunmasıyla zenginleşerek günümüzde lüksün, modernliğin ve ticaretin sembolu haline gelen bir ülke oldu.


 2014 yılında  1,5 milyon ile Arab Emirliklerinin ikinci kalabalık şehri olmuş. Resmi dilleri Arapça olan şehirde yaygın olarak İngilizce de konuşulmakta. Tabelalar Arapça ve İngilizce yazılıyor. 

Diğer Arab ülkelerinde ve özellikle Dubai da olduğu gibi Abu Dhabi de de çok sayıda Asya lı işçiler çalışmakta. Hindistan, Pakistan, Bangladeş, Filipinler vs. gibi fakir ülkelerden gelen işçiler Arab Emiratlarının gelişmesini sağlıyorlar. ,

 

Yıl boyu güneşli olan şehir sub tropikal ve kurak iklime sahiptir. Yaz ayları en sıcak dönemini yaşayan şehirde termometreler 55 dereceyi gösteriyor. Kış ayları seyhat etmek için en güzel zamandır. Rahat ve güzel bir tatil yapacağınız dönem. 



Abu Dhabi de ulaşım çok rahat. Her yere taksi ile gidebilirsiniz. Otobüsler de ulaşım için çok uygun ve uçuz.  Hava alanından taksi ile hotele gittm. Hatta otobüs ilede gidebilirdim. 


Hotelime yerleştikten sonra şehri turlamak için ilk önce big bus istasyonuna gidip bilgi edindim. 
Zaten Marina Mall alışmerkezi önünde standları var. Onlar hemen size teklifte bulunuyorlar. 


Zaten 7 gün şehir de kalacağım için 7 günlük bilet aldım. Big Bus çalışanları genelde Filipin li bayanlar. Ülkelerinden buraya çalışmaya gelmişler. Otobüs şöförleri ise Hint li yada Pakistan lı. 

Sabah tan akşama kadar otobüs ile birçok yerleri gezdim. İstersem yarım gün istersem tam gün otobüs ile gezebiliyor, hatta istediğim durakta iniyor ve gezdikten sonra birbaşka Big Bus a binerek gezmeye devam ediyorum.  
Akşam üstü ise kornej dedikleri sahil boyunda geziyorum ve denize giriyorum. 


Abu Dhabi de Etihat Hava Yolları nın binası olan 4 tane Etihat Tower lar sahil sonu Emirat Palace nin hemen karşısında yer alıyor.  İsterseniz Observation Desk at 300 Plazanın 74. katında ve 300 metre yükseklikte. Abu Dhabi nin en güzel ve muhteşem manzarasını en güzel bir şekilde kokteyllerinizi yudumlarken o izleyebileceğiniz yer. Burada yemek falan yemek isterseniz kıyafetiniz düzgün ve cüzdanınız kabarık olmalı. Bizden söylemesi. 

Abu Dhabi de gezileceklek yerlerden biriside  Heritage V,illage. Şehrin tarihi hakkında bilgi edinmek ve insanların zamanında nasıl yaşadıklarını görmek isterseniz mutlaka gitmelisiniz. Birnevi açık hava müzesi. Sahilin tam karşısındaki yarım adada yer alan Heritage Village hemen Marina nın yakındında bulunuyor. 


Burada eskiden nasıl yaşanılıyormuş bire bir görebilirsiniz. Herşey çok şahane harika ve muhteşem. Açık hava müzesinde cezvelerde kahve pişirilen kamp ateşi, keçi tüyünden yapılmış çadır, falaj sulama sistemi gibi çöl yaşamına dail öğeler görmek mümkün. Zanaatkarların geleneksel el becerilerini sergiledikleri alanların bulunduğu müzede kurutulmuş otlari el yapımı sabunlar alabileceğiniz, soğuk birşeyler içebileceğiniz bir dükkan da bulunuyor. 


Kendiniz birden o eski zamanlara gitmiş gibi hissedebilirsiniz. Zamanında adamlar nasıl yaşıyorlarmış. Zamanında derken daha düne kadar. Çöl yaşantıları nasıl değişmiş ve kentleşmiş.


Abu Dhabi nin en ünlü alışveriş mağazası Marina Mall corniche road üzerindeki dalgakıranda bulunuyor. Hemen bu Heritage Village nin yakınında. 201 yılında açılmış olan bu alışveriş merkezi gelen turistlere ve yerlilere çok sayıda çeşitli seçenekler sunuyor. Dünya markalarının birarada olduğ merkez de yemek yiyebileceğiniz pek çok kafe ve resterontlar bulunuyor. 


Ayrıca  alışveriş merkezinin içinde bir kule bulunmakta. Kuleye çıkarak tüm sahili  kahvenizi yudumlarken görebilirsiniz.



 Marina Mall ın yakındına birde dönme dolap bulunuyor. Arzu ederseniz gece gündüz gondollara binerek şehri seyredebilirsiniz. 


Abu Dhabi de dünyaca ünlü hotellerden olan Emirate Palace güm görkemiyle süzülüyor. Arap mimarisi yapısıyla dikkatleri üzerine çeken otel yüksek standartlara sahip ve 2006 yılından beri hizmet vermekte. 6 yıldızlı olan ve Kempinski oteller zinciri tarafından yönetilen tesiste film çekimleri yanısıra büyük bir ticaret merkezine sahip. 1.3 kilometre uzunluğundaki özel plajı ile dünya nın en zenginlerini ağırlamakta. Dubai daki Burj el Arab oteli gibi burada da kalmak yerine bir kahve içmek olanağı var. Üçreti tabiki dudak ısırtacak.


İçeriye girip görmek gibi bir hevesimiz olmadığından önünden geçmekle yetindik. Zaten içeriye girmek için sanki devlet dairesinden izin alırcasına ordan oraya başvuruda bulunmak istemedik. Hemen Emirat Towers ların karşısında bulunuyor 


Abu Dhabi nin adalardan oluştuğu bir şehir olduğundan her ada kendi çapında bir güzellik sergiliyor. En meşhurlarından olan Yas Island da çeşitli yapılarıyla büyük ilgi çekiyor.

Kent merkezinden arabayla 30 dakika içerisinde ulaşabileceğiniz Yas Island 2006 yılındaki geliştirme projesi kapsamında eğlence ve alışveriş bölgesine dönüştürülmüş. 2018 yılında tamamlanması planlanan bu süreç içerisinde adaya kafeterialar, restoranlar dışında dev alışveriş merkezleri, su parkı, formula 1 pisti ve marina inşa edilmiş. 5 yıldızlı lüks otellerin hizmet verdiği ada büyük küçük herkese  Ferrari ve Warner Bros gibi dünyaca ünlü markaların eğlence merkezleri faaliyet gösteriyor.

 

 Yas Island denildimi hemen akla dünyaca ünlü İtalyan otomobil firmasının spor araçlarını temsil eden Ferrari World geliyor. Dünyada Ferrari markasını taşıyan ilk ve tek eğlence parkı olma ünvanını taşıyan Ferrari World Abu Dahbi Yas Adası üzerinde bulunuyor.


 İnşasına 2007 yılında başnan ve yapımı sırasında Fransadaki Eyfel Kulesi nde kullanılanın 2 katı kadar çeliğe ihtiyaç duyulan hız temalı park, 2010 yılında ziyarete açılmış. 


Özellikle hız tutkunlarının ve motor sporlarına ilgi duyanların akın ettiği parkın 86 bin metrekarelik alani içerisinde ailelere ve yetişkinlere özel çok sayıda oyuncak sunuluyor. 


Gerçekten hız merakı ve Ferrari hayranıysanız bütün gününüzü orada geçirmenizi öneririz. 
Bir miktar üçret ödeyerek büyük müzeye girebiliyor ve hızlı lunapark tireniyle heyecan dolu anlar yaşayabilirsiniz.  


Ferrari World da dev bir alışveriş merkezide bulunmakta. Ailece ve dostlarınızla geçireceğiniz güzel bir gün için tavsiye ederiz.

 
İlginç mimarisiyle ve kırmızı renk ile yürekleri hoplatan Ferrari arabaları nı Arab Emirat larında bol bol görebilirsiniz. 


Yarış pistinde çeşitli Ferrai modellerinin yarışını canlı olarak izleye bilirsiniz. Heyecan dolu yarışda hız sınırı tanımayan şöförler İtalyan markası Ferrari yi Abu Dhabi de şahane sergiliyorlar. 


Abu Dhabi de pazar yerine gitmek nasip olmadı. Hatta pazar yeri olup olmadığınıda araştırmadım açıkcası. Ama dev AVM leri gezmek nasip oldu. Oysa sevmem AVM lerde gezmeyi. 


Dışarda hava nın sıcaklığından kaçacak yer aradığım için alışveriş merkezlerine girdim hep. Abu Dhabi Mall, Marina Mall, World Trade Center gibi dev alışveriş merkezleri. Bu alışveriş merkezlerinin supermarketlerinde gayri müslümler ayrılmış bölümler bulunmakta. 


Burada gayri müslimlere yönelik et ürünleri satılmakta. Alışveriş merkezleri tabiki biraz pahalı oluyor. Dubai daki pazar yerleri gibi Souq lar heralde daha hesaplıdır. Abu Dhabi nin çoğunluğu Asya lı işçilerin yaşadığı cadde Hamdan Street.


Hamdan Street te çok sayıda ucuz dükkanlar bulabilirsiniz. Özellikle hediyelik süs eşya dükkanları sıra sıra sizleri bekliyor. Satıcıları genelde her yerde olduğu gibi Asya lılar. Çoğu Cin malı olan tekstil ürünleride bulmakta mümkün. Ayrıca bu semt te çok ucuza güzel yemek yeme imkanı var. Müslüman bir ülke olduğundan gönül rahatlığıyla güzel yemek yiyebilrisiniz. 
  



Abu Dhabi de çok hoşuma giden o devasal yapıların arasındaki arab mimarisi ne has camiler. 



Çok harika görüntüsü olan bu cami lerde ibadet etmek çok güzel bir duygu olsa gerek. Ezan sesi dev binalara yansıdıkça yankılanıyor.   


Ve söz camilerden açılmışken bende şimdi Şeyh Zayid Cami sini size tanıtmaya çalışacağım. Big Bus ile oraya gittim. Abu Dhabi nin simgesi olan bu cami yi Abu Dhabi ye gelipte görmemek olmaz. 


Yapılış süresinde aralarında Türkiye nin de bulunduğu 9 ülkenin katkı sağladığı Şeyh Zayid Camii Mussafah ve Maqta köprüleri arasındaki bir tepede bulunuyor. 


Birleşik Arap Emirleri nin kurucusu olan ve 2004 yılında vefat eden eski devlet başkanının anısına inşa edlin camii mimari özellikleri ve ihtişamı nedeniyle gezginlerin Abu Dahbi gezilecek yerler listesinde yer alıyor. 




Cami de görebilecekleriniz arasında İznik çinileri, dünyanın en büyük el dokuması halısı ve avizesi başı çekiyor. Ve dünya nın her yerinden turistlerik akın ettiği camii uygun kıyafetlerle gezme zorunluluğu var. Kıyafetleriniz uygun değilse girişte size uygun kıyafetler kiralanıyor. 


Türkiye den özel getirilen İznik çinileri önünde çok sayıda turistler poz vermeyi seviyorlar. Dünyaca ünlü İznik çinileri Abu Dhabi deki Şeyh Zayid camisine ayrı bir güzellik katıyor. 


İçeriye girmeden önce tabiki ayakkabılar, terlikler çıkartılıyor. Cami nin ana salonuna girdiğinizde dünya nın en büyük halısına ayak basacaksınız. İran da yaklaşık 2 yılda 1200 den fazla çalışanın emeğiyle elde dokunan ve doğal boyalarla boyanan bu halı yaklaışık 5700 metrekare büyüklüğünde ve 35 ton ağırlığında. 



Allah ın 99 adının sade ve etkileyici bir kaligrafiyle yazıldığı duvar da caminin en dikkat çeken bölümünü oluşturuyor. 


Camiyi aydınlatan yedi büyük avize, Swarovski Almanya dan getirilmiş. Ana kubbeye asılı olan büyük avize on metrelik çapı ile yaklaşık 9,5 ton ağırlığında 


Camii nin kapalı alanında aynı zamanda 7800 kişinin aynı anda namaz kılabilecek şekilde yapılmış. Ve neredeyse tüm Abu Dhabi halkının namaz kılabileceği camii de 40 bin kişi aynı anda ibadet edebiliyor. 

Dünya nın her köşesinden mimarın, ustanın, malzemelerin en iyisi getirilmiş. Verilere göre 38 büyük inşaat firması ve 3 binden fazla işçinin çalıştığı camide İtalyan, Alman, İran, Fas, Hint, Türk, Çin, Yunanistan, İngiltere ve Yeni Zelanda dan işgücü ve malzemeler kullanılmış. 


Tabi yine benim dikkatimi güvenlik görevlileri çekti. Hepside Asya nın çeşitli ülkelerinden gelmiş işçiler. Kimi içeride güvenliği sağlarken kimileri yaz günleri 50 dereceyi bulan sıcaklıkta dışarıda görev başındalar. Ve zavallılar o elbiselerle ter içinde kalıyorlar. Tatminkar bir üçret almamalarına rağmen hiç yoktan iyidir diyorlar. 


Ana hatlarıyla Arap mimarisini yansıtmasada saf ve temizliği simgeleyen beyaz renk harika duruyor. Camiyi karşıdan görenler Hindistan daki Tac Mahalle a benzediğini söylüyorlar. Yapımında temel olarak Babür ve Mağrip tarzı temel alınmış. Lahor ve Casablanca da bulunan iki caminin isimleri rol model olarak zikredilmiş. 4 büyük minarelerin yükseklikleri 100 metreyi aşıyor ve Arap/Endülüz tarzını yansıtıyor. 


Cami nin bulunduğu alanda birde kafeteria ve hediyelik eşya dükkanı var. Hem serinlemek için hemde birkaç hediyelik eşya almak için güzel bir yer. 


Caminin yaklaşık 17 bin metrekarelik avlusu dünyanın en büyük mermer mozaik uygulaması olarak kabul ediliyor. 


Abu Dhabi yarışıyor...

Arab Emirat larının başkenti olmasıyla beraber adını tüm dünya ya duyurma çabasına giren Abu Dhabi büyük çabalar harçıyor. Kesenin ağzını iyice açan yetkililer dünya da dikkat çekmek için elinden geleniyor yapıyorlar. Para hiç önemli değil Sınırsız milyar dolar lar harçıyorlar. Ve birbirinden ilginç binalarla tüm dünya da dikkat çekmeye çalışıyorlar....

Abu Dhabi dünya nın en yuvarlak binası Aldar ı yaparak bir ilke imza attı. Benzeri dünya nın hiç bir yerinde olmayan bu yuvarlak gökdelen sınırları zorlamaya devam ediyor. Üzerinde 3 bin cam panel kullanılan bina 33 ayda tamamlanmış ve mühendislik harikasi olarak görülüyor. Abu Dhabi komşusu Dubai dan bir adım öne sıçramak için elinden gelen herşeyi yapmaya karar vermiş. 


Abu Dhabi dünyanın en eğik binasına sahip olma özelliğini taşıyor. Eğikliği 18 derece olan bina İtalya daki Pisa kulesinden birinciliği aldı. 160metre yüksekliğindeki ve 35 kat olan ''Capital Gate'' adlı gökdelen 12 kattan sonra eğilmeye başlıyor. 2010 yılında ''dünya nın insan yapımı en yüksek ve eğik kulesi'' olarak Guinness rekorlar kitabına dahi edilmiş. 


Ve Etihat hava yollarının 4 lü küleleride fena sayılmaz. Abu Dhabi deki Emirat Palace karşısında olan binalar Etihat hava yollarının offisi. 

Yas İsland da bulunan Yas Hotel yarısı suyun içinde, diğer yarısı ise karada yer almakta. Benzersiz bir tasarıma sahip olan Yas Hotel aynı zamanda Viceroy Abu Dhabi diyede anılıyor. Genelde Formula 1 hayranları tarafından ziyaret edilen hotel doğrudan Formula 1 pistine bakıyor. 

Bu arada Abu Dhabi hava limanınında iç mimarisi çok şahane. Akıllarda kalan bir mimariye sahip. Buraya gelen her yolcu burasını gördümü hemen Abud Dhabi olduğunu bilecek şekilde. Dünya nın başka bir yerinde bu tür bir hava limanı iç mimarisi görülmemiş gibi...

Abu Dhabi de benim gezdiğim gördüğüm ve ''Ordaydım'' dediğim yerler bunlar. Tabiki başka birçok yerleri vardır bu şehrin. Artık Dubai ı geçermi geçmezmi bilemem. Ben gezmekle bitiremediğim gibi yazmakla da bitecek gibi değil. En iyisi siz bir gidin bakın nasılmış Abu Dhabi...




Ordaydım Hindistan

Ordaydım... Bu seferki yolumuz Hindistan. Çok göremek isteğim bir ülke değil aslında ama o Taj Mahal ı illede görmek istiyordum. Bu sefer ...