16 Eylül 2018 Pazar

Hong Kong 1.Bölüm....

  1. Hong Kong  gezimiz...

  2. Burada yine belirtmek istiyorum. İngilizce konuşmak çoook çok önemli mutlaka konuşmanız, anlamanız gerek. Her seferinde dediğim gibi derdinizi anlatın yeter. Mesela neyin nerde olduğunu sora bilmek, kaç para olduğunu sormak, vs. İllede İngilizce öğrenin, öğretin.

  3. Hong Kong a gitmek için aylar önce planlar yapıldı. Öyle ani bir  gidiş olmadı. Hangi hava yolları falan filan bayağı bir uğraş yani. Sonunda emirats ile uçmaya karar verdik. München üzerinden Dubai ve ordan Hong Kong... Dubai de 8 saat kadar bekleme zamanımız olduğundan tekrar Dubai ı gezme fırsatı bulduk ve o bilinen yerleri tekrar gezdikten sonra Hong Kong a 
  4. uçtuk. 9 Saat gibi bir uçuş sonrası Hong Kong a vardık... 
Havalimanında hiç bir sorun yaşamadık, kontrolden geçtikten sonra kendimize bir OCTABUS kartı aldık. Çok yönlü bu kart ile Hong Kong ta metroya, otobüse, tren e ve hatta alış verişlerde bilene kullanabiliyorsunuz. Kartınıza istediğiniz kadar ödeme yapar ve rahatça harçamalarınızı yapıyorsunu... 



Hava limanına inerken sanki denize iniş yapıyormuş gibisiniz. Bazen bir korku sarıyor insanı. Resmen denize sıfır bir iniş pisti karşınızda ve uçağınız oraya doğru ilerlemekte. 

 


Hong Kong Havalimanı Lantau adasında bulunmakta. Hazır oradayken hemen oradaki dünyanın en büyük Budha sını görmeden olmaz. Havalimanından çıktıktan sonra otobüs ile yada gondol ile tepeye ulaşabiliyorsunuz. Biz gondol istasyonunu bulamadık ve otobüs ile gittik. Yol muhteşem kıvrak, otobüs bir sağa bir sola virajlardan döne döne tepeye ulaşıyor. Ve o dev yapıt sizi bekliyor. Koçaman bir alan. Çin kültürüne ayit yapıtlar sizi kapıda karşılıyor. Her yer yemyeşil, doğa harika Olduğu gibi bırakılmış Nefes alırken ağaçların serinliği sizi sarıyor.    

O dev Budha size okadarda büyük gelmiyor olabilir ama yanına yaklaştıkça devasal bir yapı olduğunu görüyorsunuz.  Ama en güzel görünüm uzaktan bakmak,, uzaktan seyretmek . 


Kültürel ve doğal güzelliği ile Hong Kong ta en iyi yer Lantau adası. Lantau Peak 934 metre yükseliğiyle HK nın en yüksek ikinci dağı oluyor. HK en yüksek dağı ise 957 metre yüksekliğinde Tai Mo Shan dağı. 


Big Budha bu meydana doğru bakıyor. Ve gelenlere selam veriyor. Ne iyi etmişsizde gelmişşz buralar. Etrafta bir kaç satıcı var onlarla sohbet etmekte güzel oluyor. Çok az ingilizce biliyorlar ama anlaşabiliyoruz. Hallerinden çok memnunlar. Şehirden uzak ve birkaç generasyon bu tepede yaşıyorlar. Çok samimi ve içten davranışlarıyla misafir perverlikleri göze çarpıyor.



34 metre yüksekliğe sahip, 202 bronz parçadan yapılan oturan Buddha heykelinin açık havada yer alan en büyük Buddha heykeli olduğunu biliyormuydunuz?. 1993 yılında inşası tamamlanan ve bugün Po Lin Manastırı`nın hemen karşısında konumlandırılmış bu Buddha Heykeli Hong Kong`da Budist inancın en büyük simgesi durumunda. Big Buddha heykelinin insanın doğayla ve inançla olan harmonik ilişkisini sembolize ediyor. 


Big Budha nın hemen karşısında yer alan manastır 1906 yılında Çin’in Jiangsu şehrinden gelen 3 budist kesişin keşfiyle 1924 yılında bugünkü adını almış. Manastırın içinde yine 3 adet bronz Buddha heykeli yer almakta. Budizm ritüellerini gözlemleyebileceğiniz bu manastır mıstık havasıyla insanı başka bir dünyaya götürüyor. İçeride ibadet edenler zaman zaman resim çekenlere müdahale ediyor ve dışarı çıkmak zorunda kalıyorsunuz. Ama yinede resim çekmekte herhangi bir sorun yaşamıyorsunuz. 
İnan sahibi olmak veya olmamak önemli değil orada bulunmak insana iç huzuru veriyor. Ve çok sakin ortamda etrafı kaplayan çin müziğiyle kendinizi birleştiriyorsunuz. 

Büyük Budha nın yanından uzaklaşarak Ngong Ping 360 isimli turistik köy e ulaşıyorsunuz. Burası birçok küçük hediyelik eşya satan dükkanlar, ayak üstü yemek yeme yerleri, kaliteli restaurantlar kafeteryalarla dolu. Köyün içinden geçerken arkanıza baktığınızda kocaman Budha harika görünüyor. 
  ,      

Burada dilek davulları sizleri bekliyor. Barış, sevg,, huzur, şans gibi isimlendirilmiş davullara vurabilirsiniz ve geleçeğiniz harika olur....

Köyün sonunda telefirik istasyonuna varıyorsunuz. Ngong Ping 360 genel adıyla sizi gondollarla Hong Kong a götürüyor. Arzu ederseniz biraz fazla ödeme yaparak gondolunuzun alt tarafı camdan olanı seçebilir ve aşağıyı görebilirsniz. Yanımızda bavullarımız olduğu için biz malesef gondol ile o güzel seyhati gerçekleştiremedik. 


Bizde yine otobüs ile o kıvrak yollardan ve muhteşem manzarayı seyrederek şehri Hong Kong a gittik. Doğa gerçekten harika. Bir tarafta deniz, bir tarafta ormanlar, arasıra küçük gölcükler ormanları süslüyor. Hiç düşünemessiniz o dev büyük şehirin, gökdelenlerin, milyonlarca insanların  hemen yakınında böyle muhteşem bir doğa güzelliği olacağını. 


Doğa harika...
Lantau adası kendi başına bir cennet, gidip görmek gerek. Doğayı sevenler için harika bir yer...






10 Mayıs 2018 Perşembe

Ordaydım.... Bangkok....

Ordaydım...

Bangkok.....


Dünya metropollerinden olan Bangkok a mutlaka gitmeniz ve görmeniz gerek. Çocukluğumuzda bir şarkı vardı ''One (1) Night in Bangkok'' diye Bangkok ta bir gece. Biz bir gece değil birkaç gece Bangkok ta geçirmek istiyoruz hatta geceler sizinde gündüzler bizim diyoruz...

Burada yine belirtmek istiyorum. İngilizce konuşmak çoook çok önemli mutlaka konuşmanız, anlamanız gerek. Her seferinde dediğim gibi derdinizi anlatın yeter. Mesela neyin nerde olduğunu sora bilmek, kaç para olduğunu sormak, vs. İllede İngilizce öğrenin, öğretin..



Uzak doğu nun bu efsane şehrini görmek hep istemişimdir. Çünki Bangkok Asya kıtası nın merkezi gibi geliyor bana hep. İmparator luk ile yönetilen ülkede kraln dev posterleri her yeri süslüyor. Para birimi Baht ve dilleri Tayca. çoğuları yabancı dil bilmeselerde turisimle ilgilenenler İngilizce biliyorlar.  Sıkıntı yaşamassınız. Taylant lıların dinleri genelde Budist, ülke nin güneyinde müslümanlarda yaşıyor. Hiristiyan ve Hindu larında iç içe beraberçe yaşadıkları bir güzel ülke.


Asya nın en ünlü ulaşım araçlarından olan Tuk tuk, Mutlaka birkerede olsa binmeniz gerekir. Fiat konusunda sıkı bir pazarlık yapmalısınız.

Bangkok ta zaten en çok ziyaret edilen Budist tapınakları. Bizde onları görmeye geldik. Tayland vize isteyen bir ülke değil,  Stuttgart - Paris - Bangkok yada Münih - Abu Dhabi - Bangkok Suvarnamhumi hava limanına 10 saat ten fazla bir uçuş ile geldik. Dünya nın her yerinden gelen insanlarla beraber pasaport kontrollunden geçtikten sonra dev hava limanında sizi karşılıyan otel görevliniz yoksa taksi durağı için bir ofise gidip taksi bekleme sırasına giriyorsunuz. Burada çok önemli olan taksiçilerle pazarlık etmeniz. Adamlar yada bazen bayan taksiciler oluyor, taksi metreyi açmak istemiyorlar. 300 baht lık yere sizi 800 hatta bin baht a götürmek istiyorlar. Sıkı bir pazarlıktan sonra anlaşıyorsunuz ve sizi Bangkok un yoğun trafiginde gideceğiniz yere götürüyorlar.

Yada benim gibi hava limanında infarmasyona gidiyor oradan ulaşım hakkında bilgi ediniyorsunuz. Ya otobüs ile yada tren ile gideceğiniz yere ulaşıyorsunuz.


Bangkok ta ilk görmek isteidğimiz yer tabiki Grand Palace, büyük saray. Eskiden kral ailesi burada yaşıyormuş sonra burası müze haline döndürülmüş ve halka açılmış. Muhteşem bir yapı Bangkok un simgesi Grand Palace. Hele o bekcileri muhteşem. Elimden gelse hemen evimin önüne ikisini dikerdim gelene gidene baksınlar diye.


 Bangkok ilginç bir şehir, gördüğüm en kozmopolit yerlerden biri. Karşıtlıkların bir arada olduğu şaşırtıcı bir başkent. Bir yanda pislik, bir yanda lüks; bir yanda geleneksel tapınaklar, diğer yanda aşırı modern binalar; bir yanda açık pazarlar ve oldukca sıcak, öbür yanda klimalı müthiş alışveriş merkezleri…

Sarya girmeden önce bayanlar ve bayların belirli kıyafetleri olmalı. Kısa şörtlarla saraya giremiyorsunuz. Aynı anda saray tapınaklarla dolu olduğu için ibadet yeri olarak ta geçiyor. Uygun kıyafetiniz yoksa size belirli bir ücret karşılığı uygun kıyafetler veriliyor. Deposite olarak çıkışta paranızı geri alıyorsunuz. Saray muhteşem. Nereye bakacağınızı nere gideceğinizi şaşırıyorsunuz adeta. Her taraf zaten turistlerle tıklım tıklım dolu ve resim, selfi yarışı yapılıyor.


Devasal yapıların önünde insan adeta donup kalıyor, Nasıl yapılmış bunlar zamanında nekadar güzel yapmışlar diye şaşırıyorsunuz. 


Her taraf altın kaplama ve muhteşem ve turistlerin akın ettiği Grand Palace daki bu kocaman çan önünde poz veren verene. Artık tek başınıza orada resim çekilemeyeceğinize göre sizin karenizde başka birileri mutlaka olabilir. 


Dünya nın turistlik her yerinde gördüğünüz gib burada Çin istilasına uğramış. Gerçiğ ben şahsen çekik gözlüleri ayıramıyorum benim için hepsi Asya lı ama konuştuklarım çoğu Çin den gelmişler.  


Grand Palace kompleksinin içindeki en önemli yapılardan biri '' Wat Phara Kaew'' miş  "Temple of Emerald Buddha". Türkçesi de "Zümrüt Buddha Tapınağı". Burası, içinde rahiplerin yaşadığı bir tapınak olmaktan ziyade sadece ibadet edilen bir şapel olarak kullanılıyor. Bankok taki Grand Palace çevresi tapınaklarla dolu bir tarafta yatan buta bir tarafta oturan buda bir tarafta falan filan buda yani buda nın her türlü haline bir tapınak yapılmış sanki. Bol bol resimler çekebileceğiniz ortam. 


Ve dikkatimi çeken başka bir olayda her buda tapınağının önündeki hatta buda nın önünde  para kasaları. Zaten fakir olan halk tan ibadet için resmen para toplanıyor.


İnançların para ile ölcülmelerine şiddetle karşıyım. Onlarda da tahrikatlar falan yarmı bilmiyorum ama para ile dünya işlerinin daha kolay yapıldığının kanıtı burada da karşımıza çıkıyor. Artık öteki tarafa gitmek için biletini bu taraftaki tapınak önlerinden alıyorsunuz heralde. 


 Şimdi adamları hemen kötülemiyelimde masrafları gidermek için olsa gerek diye düşünüyorum. Her derde deva belkide parayla çözülüyor. 


Birkaç kişiye sorduğumda çevap vermediler sadece o Tayland ın hoş gülüşüyle sorumu yanıtladılar. 

 
Yatan Buda heykeli Wat Pho 43 metre uzunluğundaki Buda heykelinin ayaklarındaki sedef oymalar harika. Gel keyfim gel yapıyor Buda burda. Her gün onlarca ziyaretci kendisini izlemeye geliyor. 
Wat Arun tapınağıda çok önemli tapınaklardan. 


Grand Palace tan çıktıktan sonra nehire doğru gidin ve orada taksi teknelerle akrşıtya gecersiniz. 


Karşıkı limandan adım adım Wat Arun a gidebilirsiniz. Birde şu Wat Arun gibi bazı tapınakların inşaatları bitesde tam görebilsek çok harika olacak. Kaç kere gittiysem Bangkok a hep inşaat ta bu Wat Arun tapınağı. Bir türlü bitmeyen tamirat, onarım...




Bitmek bilimiyor işte bu inşaatlar. Dünya nın neresinde olursanız olun turistlik yerlerde malesef inşaatlar devam ediyorlar. Bütün gün bu tapınak etrafında gezebilirsiniz



İnşaat ın olduğu yukarıya kadar çıkmak olumlu. Kendinize güveniyorsanız ve illede çıkmak istiyorum diyorsanız. Tek tek basarakten tepeye doğru çıkın. Bakın oradan o Bangkok un ortasından geçen Chao Pharaya nehirini görebilirsiniz. 



Anlatmakla bitmeyen bir şehir Bangkok. Ama biz en önemli ve dünyaca ünlü
Bangkok deyince hemen akla gelen yerlerini gezdik sayılır. Grand Palace, Wat Artun, Wat Pho. Bunların dışında tabiki çok sayıda tapınaklar mevcut. Hepsini gezmeye çok çok zaman gerek ve onlar bukadar ünlü değiller. Bence ilk önce bu üçünü gezin doyasıya. Herşeye itinalı bakmassanız sanırım 1 günde üçünü gezmiş olabilirsiniz. Ve oradan artık Bangkok un başka güzelliklerine doğru ilerlersiniz.

Birazda alışverişe çıkalım.  Şahsen öyle AVM leri sevmiyorum. Dünya nın her yerinde aynılar. Hep aynı ünlü markalar. İtalyan, Fransız Alman marka larının dükkanları vs. Hiç hoşuma gitmiyor. Öyle AVM ye gideceğime halkın gittiği yerel pazarlar tercihim.
Mesela dünya nın en büyük pazarları olan ve sadece hafta sonu açık olan dünyaca ünlü chakuchak (cakucak)  pazarı. Buraya otobüs ile gittik. Pazar ı gez gez bitmek bilmiyor. Ne ararsan var.  


İlgimi çeken ençok tropik meyveler oldu. Hiç görmediğim, tanımadığım belkide adını bilene duymadığım değişik, çeşitli meyveler. Her birini teker teker denemenizi tavsiye ederim.


Meyvelerin renkleride oldukça dikkat çekici. Harika renkteki meyveler sizi bekliyor. Herhangi bir yerel  yemek sorunu olanların karnılarını meyveler lede doyurabilirler. 
Bazılarını tanıdığımız için onları tercih ettiğimiz oldu tabiki. Mesela Anamur muz una benzeyen küçük muz ları gezerken afiyetle yiyebilrisiniz. Çok tatlılar ve lezzetli.


Diğerleri biraz yabancı olduğu için çoğunlukla denemede kalıyor. Deniyorsunuz ve almıyorsunuz. Bildiğiniz tanıdığınızı alıyorsunuz. 


Pazar yerleri çok güzel. Bütün Bangkok taki pazar yerlerini gezmenizi tavsiye edebilirim. Sadece meyve değil hediyelik eşya dan tutunda tekstil ürünlerine kadar herşeyi bulabilirsiniz. Bunların içinde tabiki elektronik eşyalarıda unutmamalı. 


Birde  Asya ülkelerinde çok meşhur olan ''Night Market'' ler var. Gece alışverişleri için birebir yerler. Gecenin geç saatlerine kadar açık olan bu marketler tabiki pazar yerleri gibi. Çoğu seyyar satıçılarla, tezgahlarla dolu oluyor. Rengarenk ışıklandırmalarıyla müşteri çekmeyi başarıyorlar. Dükkanlar da açık. Gece geç saatlere kadar alışveriş yapma imkanınız bu pazarlarda oluyor. 
Bangkok ta değil başka yerlerde gittim.  



Eglenceyi sevenler mutlaka Kao San Road a uğramalı. Bangkok gece hayatı burda başlıyor. Barlar sokağı da diye biliriz. Kao San Road backpack ler ile, hippilerle meşhur olmuş bir cadde. 


Yıllar öncesi buraya sırt cantalı turistlerin gelmesiyle ün salmış. Ve günümüzde yine böyle her bütçeye uygun hosteller ve moteller var. Khao San road  tam bir karnaval alanı durumunda. Cadde üzerinde onlarca bar, club, restoran, açık hava barları bulunuyor ve eğlence sabaha kadar kesintisiz sürüyor. Ve barlar sokağa taşmış eğlenceleriyle her gece tavan yapıyor. Sokak satıcıları, masaj yapanlar müşterilerini memnun etmek için adeta yarışıyorlar. 


Uzak doğu da ve özellikle Tayland da insanlar nefes alan, hareket eden tüm canlıları yıyorlar. Ne olduğu önemli değil. Bu gelenek sokaklara taşmış. Ve her türlü böcek yiyenler ülkesi olmakta bir numara. Seyyar arabalarda satılan kızartılmış, közleşmiş ürünlerle fotoraf çekilmek 10 baht. 


Bankgkok ta çok sayıda yüzen pazarlar var. Kimileri şehrin içinde kimileri şehrin dışında. Biz rehberimizin tercihine uyarak Domneeonsaduak yüzen pazarına gittik. Otelimizin önünden bizi aldılar ve şehrin dışında bulunan bu pazara gittik. 



Birçok kanallarda sandalların içinde satış yapan özellikle bayanlar görüyoruz. Meyvesinden tutunda et kızartmalarına kadar herşey sandallarda satılıyor. Çok güzel resimler çekebilirsiniz. 


Bu pazarda ayrıca hediyelik eşyalar deryası adeta. Hertürlü hediyelik eşyaları burada alabilirsiniz. Tabiki biraz Bangkok şehir merkezindeki pazarlardan pahalı ama yinede değer yani. Ayrıca canlı dev boa yılanlarıyla şov yapılıyor. İsterseniz yılanlarla hatıra resmi de çekilebilirsiniz. 



Bangkok ta gezmeden çok yorulduğunuzda rahatlamak için mutlaka Tayland ın şifa sanatlarından biri olan ve 2 bin yıllık geçmişe sahip olan masajlardan yaptırmalısınız. Her köşebaşı sokaklarında bulunan özellikle ayak masajcıları ile günün yorgunluğunu atabilirsini. 


Chao Pyrea nehirde mutlaka gündüz 



veya ışıkları seviyorsanız gece tur yapmalısınız. Şehrin ışıkları geçeleyin bir başka oluyor. Şiddetle tavsiye ederiz.  

Bankgkok ta gezilecek daha birçok yerler olduğuna eminim. Biz bukadarlarıyla yetinmeye çalıştık. Ayrıca Bangkok bizim için Asya ya açılan bir kapı olarak geçerli.
Buradan diğer asya ülkelerine uçak ile ulaşmak çok kolay ve oldukca ekonomik. 
Özellikle Asya için Bangkok taki DongMuang 


Ve en önemli sağlık sorununa geldik. Bangkok gibi birçok Asya ülkelerinde sivrisiken yada moskitos her neyse beni şahsen çok fena sokuyorlar ve oldukça acı duyuyorum. Avrupadan gelirken getirmiş olduğum çoğu ilaçlar fayda vermiyor. Isırılan yada sokulan yerde büyük bir şişkinlik oluşturuyor. Sağolsun bir Çin li arkadaşın tavsiyesi üzerine bu sıprayı aldım. Gerçektende çok faydası var. Tavsiye ederim. Her türlü alış veriş dükkanlarında bulabilirsiniz ve oldukça ucuz. 7eleven veya diğer dükkanlarda da alabilirsiniz. 



1 Nisan 2018 Pazar

Tikal - Guatamala...

Yazımıza başlamadan önce yine her zamanki gibi İngiliz ce öğrenmenizi hatta Amerika kıtasına gidecekseniz mutlaka İspanyol ca öğrenmenizi şiddetle tavsiye ediyorum.

Amerika daki hava limanlarında bilene İngilizce anonslardan sonra İspanyol ca anonslar yapılıyor.

Umarız yabancı dili öğrenir yada bilginizi geliştirirsiniz...



Maya ların bu müthiş kentine gitmeyi hep arzu ediyordum. Ve bir gün rüyalarım gerçekleşti.
Kocaman bir plan yapmam gerekiyordu. Nasıl gidicem nerden gidicem hepsini bir yıl kadar süren bir zamanda hazırladım.

İlk önce tabiki Avrupa dan Amerika kıtasına gitmek olucaktı. Organizasyonu tam tamına yapmam gerekiyordu.

İlk Adımlar....



Öncelikle Almanya dan Mexiko nun Cancun şehrinde çok sıradan ve oldukca ucuza bir otel kıraladık. Amacımız oraya eşyalarımızı bırakıp ordan Tikal a yolca cıkmaktı.

Stuttgart hava limanından Amsterdam a geldiğimizde büyük bir süprizle karşılaştık. Ucağımız iptal edilmiş ve bize başka bir alternatif sunmak zorunda kaldılar. Normalde Amsterdem - Atlanta ve oradan da Cancun a ucacaktık.

Bize önerdikleri Los Anglas üzeri Cancun idi ve biz kabul ettik. Birgün Amsterdam da otelde kaldıktan sonra ertesi sabah Amsterdam - LA (Los Angles) ucusumuz başladı. Kimine göre 12 saat kimine göre 10 saat olsada bayağı bir uzun ucuş oldu....




Los Angles a geldiğimizde sadece transit visamız (esta) olduğu için limanda kalmamız gerekiyordu. 10 saat kadar limanda kalmak bunaltıcı olur diye memura sorduk şehire gidebilirmiyiz diye. Kabul etti ve biz de şehirde gezmeye izin almış olduk. Yanlız bavullarımızı bırakacak herhangi bir emniyet yada dolap yoktu. Bazı saldırılardan dolayı Amerika da bu tur bavul depolamak yasaklanmış. Bizde bavullarımızla beraber gezmeye karar verdik. 
Neyse LA turumuzu başka bir yazıda anlatırız. Amerika dan Mexikaya uctuk ve bizi hotelimizin sahibi karşıladı. Ordan ertesi gün 21 Mart olduğu için Chichin İtza ya gittik. Bahar başlangıcı dolayısıyla gök yüzünden merdivenlerden tanrının ineceği inanılıyor. Adım adım basamakları ineceği söyleniyordu. Oysa hepside bir gölge oyunundan ibaretti. Çok ama çok kalabalık bir ortam 


21 Mart ı da kutladıktan sonra ertesi gün ADO otobüs terminalına gittik ve Chetumal a bilet altık. Chetumal Mexika nın Belize ülkesine olan sınır kasabası. Buradan Belize ye geçmek gerekiyor. Uzun bir yolculuktan sonra Chetumal otobüs garına geldik. İlk işimiz birşeyler atıştırım ordan sınıra gitmekti. Sınırı geçmek için herhangi bir arac gerekiyordu. Otobüs taksi her neyse. Yolda bir taksi durdurduk ve amacımısın sınır ı gecmek olduğunu söyledik. Bizi sınıra kadar götürdü. 

Mexika çıkışında gümrük memuru bizden 500 pesso çıkış parası istedi. Normalda böyle birşey olmadığını biliyorduk ama memur sorun yaratmasın diye rüşvet olarak vermek zorunda kaldık. Memur odasında yanlız ve her gelen turistlerden bu üçreti talep ettiğini öğrendik. 

Taksi şöförünün bize söylediğine göre Mexika sınırından Belize ye geçmek için büyük bir kumarhane olduğunu ve oradan rahatlıkla Belize ye geçileceğini söyledi. Böyle bişeyi biz yapmaya gerek duymadık. Ne olur ne olmaz bilemiyoruz. 500 pessoyu adam başı verdik ve Mekika dan çıkışımızı gerçekleştirdik. 

Belize gümrüğündeki memurlar çoı iyilerdi. Nerde kalcağımızı kaç gün kalacağımızı falan sorduktan sonra pasaportumuza giriş damgası vurdular. 

Gümrükten hemen ileride Belize City ye giden otobüs bekliyordu. Ona binerek Belize şehrine gittik. Meğerse Belize lilerden bazıları Mexika da çalışıyor hergün oraya gidip geliyor, kimiler akraba ziyareti kimileri gezme alış veriş amaçlılarmış. 

Otobüs eski Amerikan otobüsleri. Genelde eski amerikan filmlerinde gördüğümüz otobüsler. Sanki Amerika tüm eski otobüslerini bu ülkeye satmış yada vermiş. Otobüste çoğu Afrika kökenliler var ve devamlı regae müzügi çalıyor. Neredeyse her durakta duran otobüsümüz akşam geç saatlerde Belize City ye vardı. Çok tatlı şirin biletci bayan bize nereye gideceğimizi ne yapacağımızı sordu ve yadım etti. Bize bir taksici arkadaşını önerdi. 

Otobüsten indikten sonra Afrika kökenli olan genç taksi şöförü bizi aldı ve o gece konaklamak için Belize City de otel aradık. 3-4 yere sorduktan sonra nihayet biyer bulduk. 


Sabah erkenden kalktığımızda otelimizin balkonundan çok güzel bir manzarayla karşılaştık. Ordan ayrılıp otobüs gar ına gittik. Belize den Guatamala sınırına giden otobüs ü sorduk Ve  sonra otobüse bindik. Ayrıca ekspress bir otobüs oluşu ve çok süratlı bir şekilde Guatamala sınırına gidişi iyiydi. 



Sadece belirli duraklarda duran ve erkenden sınıra ulaşması iyi oldu. Sınırda obobüsten indik ve hemen bizi orada birçok taksi şöförleri, rehberler, tur organizatörleri falan karşıladılar. Nereye gitmek istediğimizi ne yapmak istediğimizi sordular.

Bize efendi gelen birine amaçımızı anlattık. Tikal a gitmek istediğimizi sadece o harabeleri görmek istediğimizi belirttik. Tikal a yakın olan göl kenarındaki Flores köyüne gitmemize gerek olmadığını söyledik.  Uygun bir fiata anlaştık sadece bizi Tikal a götürcek ve bizi orada bekliycek. 
120 kilometreden uzak sınıra Tikal. Araçla oraya gittik. Yol boyunca yemyeşil yerlerden geçtik. Biraz dağlık bölge ve çok sakin. Fazla araba yok yollarda. 

Ve nihayet Tikal a ulaştık. Girişte mutlaka Guatalama parası gerekiyor. Hic bir başka para almıyorlar. Ne Dolar, ne Belize Doları, ne Euro hiç birini istemiyorlar. İllede kendi paraları olucak. Bizde rehberimize dolarımızı, euromuzu bozdurduk. Tikal dayız...






Çok geniş bir alan. Giriş kapısından piramitlere ulaşmak 5-10 kilometre sürüyor. Yol da en fazla 50 km/h  gidebilirsiniz, çünki devamlı çeşitli hayvanların yola çıkabileceği ikazları var. Yavaş gitmek gerekiyor. Park alanına vardık ve rehberimiz bizi arabasında bekleyeceğini söyledi. 

Epey yürüdükten sonra dev piramitlerin yanına vardık. Biri oldukça büyük ve yüksek, karşısındakida onun yarısı kadar olmasına rağmen bayağı bi heybetli. 



Tikal bugünki Guatemala daki yağmur ormanlarınındaki Peten ilinin kuzeybatısında bulunan en büyük Maya kenti ve tören merkezi. Güney düzlüklerindeki öteki Maya merkezleri gibi Tikal da orta oluşum döneminde (M.Ö 900-300) küçük bir köymüş. Geç oluşum döneminde (M.Ö. 300 - M.S 100) büyük piramit ve tapınakların yapılmasıyla önemli bir tören merkezi haline geldmiş. Klasik dönemde büyük saraylar piramitler, alanlar yapılmış. Maya hiyeroglif yazısı ve karmaşık takvim sistemi ortaya çıkmış. Heykeler ve vazo resimleriyle üstün bir Maya sanatı gelişmiş. 




Bir piramitlerden ötekine gitmekiçin vahşı ormanda bayağı yürüyorsun. Ama değer. Bütün gününü orda geçirebilirsiniz. Piramitler ve yapıtlar genelde numaralanmış. Çevredeki rehberlerden piramitler hakkında bilgi edinebilirsiniz. En büyüğü olan ve 4 numaralı piramit in tepesine çıkıp tüm ormanı seyredebiliyorsunuz. Kuş bakışı muhteşem bir görüntüye sahıp. Tabi 200 den fazla basamakları çıkma güçünü kendinizde bulabiliyorsanız..3 saat kadar alanda gezdik. Görmek istediğimiz büyük piramit ve 4 numaralı piramit i gördükten sonra tekrar park alanına, şöförümüzün yanına döndük. 

Şöförümüz bizi yine Belize sınırına getirdi. Sınırdan otobüs yada herhangi bir araç arayışıyla yola koyuldık. Yolda otostop yaparak ilerledik. Yolda bizi bir jeep aldı. Belize City şehrine kadar düşük bir üçrete götürdü. Beliza da akşam olmuştu. ADO otobüsleriyle Mexiko nun Tulum kasabasına bilet aldık. Sınırı geçtikten sonra Mexiko da Tulum kasabasına sabah karanlığında vardık. Hemen bir otel bulup dinlendik ve ertesi sabah Tulum harabelerini gezdik..

Aklımız Guatamala daki Tikal harabelerinde kaldı...

Ordaydım Hindistan

Ordaydım... Bu seferki yolumuz Hindistan. Çok göremek isteğim bir ülke değil aslında ama o Taj Mahal ı illede görmek istiyordum. Bu sefer ...